Erzincan’da 8 yıl önce yaşadığı bir kaza sonrası omurilik felci olan 47 yaşındaki Suat Can hayata küsmeyerek tutunmaya çalışıyor.
Evli 2 çocuk babası Suat Can tedavi gördüğü, rehabilite merkezinde 7 yıl önce filografi yapmayı öğrendi. Yaşamanın hayatta kalmaya hiç birşeyin engel olmayacağını söyleyen Suat Can mütevazi atölyesinde çalışarak sanatını icra ediyor. Can erzincannet haber sitesine yaptığı açıklamada; ‘7 yıldır filografi işi yapıyorum. Tüm engelli arkadaşlar hayatta tutunabilmeleri için muhakkak birşeyle uğraşması gerekiyor. Bu filografiyi Fizik Tedavi hastanesinde, mesleki rehabilite adı altında öğrendim. Rehabilite edici özelliği var herkesin muhakkak yapması gerekiyor. Genellikle Türk Bayrağı, takım armaları gibi talepleri karşılayabiliyorum. İlk başlarda filografiyi hobi olarak yaptım ve kendimi iyice geliştirdim. Filografi işini sevmeye başladım ve evimi geçindirmek için küçük bir atölyede çalışmaya başladım. Sosyal medya üzerinde siparişler almaya başladım. Kargo ile Türkiye’nin her köşesine yaptığım ürünleri gönderiyorum.’dedi
DİNİMİZDE ENGELLİ YAŞAMI
Hayatlarını doğuştan ya da sonradan, kalıcı ya da geçici engelli olarak geçirmeye mecbur kalan insanların ömürlerini toplum ile bütünleşmiş ve dışlanma duygusu hissetmeden geçirmeleri esastır. Dolayısıyla bütün hizmetlerin, insanların fiziksel hareket kabiliyetlerine bakılmaksızın, sürdürülebilir ve ulaşılabilir biçimde sunulması gerekmektedir. Topluma katılımları her anlamda teşvik edilen engelli bireylerin eğitim, iş, ulaşım ve benzeri ihtiyaçlarının karşılanması ve değerlendirilmesi noktasında yapılan çalışmalar, istenilen seviyede ulaşıldığı söylenemez. Türkiye’de engelli bireylerin, ulaşılabilirlik bağlamında zorluk yaşadıkları alanlar fazladır. Engelli bireylerin de diğer insanlar gibi yaşama katılmaları, hayattan soyutlanmamaları ve kendilerini eksik hissetmemeleri için mevcut düzenlemeler yeterli gözükmüyor. Engellilerin kendi ihtiyaçlarını karşılamada, eğitim ve doğal çevrede, istihdam ve iş hayatında ve sosyo kültürel alanlara katılımda çektiği zorlukların en aza indirilmesi gerekmektedir. Hz. Peygamber (s.a.s), önde gelen sahâbîlerden Muaz b. Cebel’i ortopedik özrü olmasına rağmen Yemen’e vali olarak göndermiş olması kayda değer bir olaydır. Engellilerin gerek bu vazifelerde görevlendirilmelerinde, gerek savaşlara katılmalarına izin verilmesinde ve gerekse mescide gidip-gelmelerinde güçlük olmasına rağmen Hz. Peygamber (s.a.s), görme engelli sahâbîlerin cemaate devam etmelerini ısrarla istemesinde, onların toplumdan tecrid edilmemeleri, yeteneklerine uygun alanlarda istihdam edilerek üretici bireyler olmaları, ideallerini gerçekleştirmelerine engel olmama ve onların kişiliklerini gerçekleştirmelerine yardımcı olma gibi hikmetli bir davranış yatmaktadır. Nitekim günümüzde de, pek çok engellinin arzu ettiği şey budur ve onlar, toplumun kendilerine acımalarından rahatsız olmaktadırlar. Birçoğu, çevresinin yardımlarıyla hayatını sürdüren bir tüketici olmayı değil, her şeye rağmen kendilerine verilen imkanlar nispetinde üretici olmayı tercih etmektedirler. Birincisinde, çoğu zaman hayata küsme, kabuğuna çekilme ve psikolojik rahatsızlıklara maruz kalma söz konusu iken; ikincisinde ise, kendilerini daha mutlu ve umutlu hissetmektedirler. Hz. Peygamber (s.a.s), engelinden dolayı evinden dışarıya fazla çıkamayan ve kendisini evine davet eden âmâ sahabi İtbân b. Mâlik (r.a.)’ın isteğini olumlu karşılamış ve O,nun davetine iştirak ederek evine kadar gitmiş, ikram ettiği yemeği yemiş, O,nunla sohbet etmiş ve O,na yakın ilgi göstermiştir. O,nu muhatap alarak konuşmuş ve ibadet etmede O,na kolaylık sağlamıştır. Hz. Peygamber (s.a.s)’in, İtbân b. Mâlik’e olan bu yaklaşımı, rehabilite ve sağlıklı iletişim kurma açısından örnek olarak gösterilebilecek bir olaydır. Zaman zaman insanlar engeli nedeniyle toplumun kendilerine değer vermediği, dışlandığı psikolojisine kapılabilirler. Bu da onların hayattan küsmelerine, bazı olumsuz tutum ve davranış içerisine girmelerine sebep olabilir. Ancak İslâm Dinînin böyle bir yaklaşımı onaylamadığı, Hz Peygamber (s.a.s) örneğinde görülmektedir. Hz. Peygamber (s.a.s), engelinden dolayı kimseye karşı iletişimi kesme gibi bir tutum ve davranış içerisinde olmamıştır. Bilakis engellilere değer vermiş, engelliye, engelinden dolayı ayrımcılık yapmamıştır. Bizatihi engellilerle sürekli iletişim kurmuş ve sahabelerden de bu hassasiyeti göstermelerini istemiştir. Bu vesileyle toplumun içinde, yani aramızda yaşadıkları hâlde göremediğimiz engelli kardeşlerimizin maddî ve manevî sorunlarının halli elzem olduğu aşikâr. “STK”lar ve kamu kurumları bu meseleye ivedilikle eğimelidirler.