Gila Benmayor, sosyal medyada yaptığı paylaşımda, yönetmen ve sanatçı Kutluğ Ataman'ın çiftliğine ziyareti şöyle anlattı:
"Tam bir hafta olmuş Palanga çiftliğini ziyaret edeli ama kalbim orada kaldı. Yönetmen/sanatçı Kutluğ Ataman’ın aile arazisi üzerine kurduğu Palanga 1888 çiftliği yeni bir tarım ve sanat modeli. Çiftlikteki ödüllü ev ve hayvan barınakları ünlü mimarların tasarımı. Dünyanın önde gelen müzelerinde eserleri olan Kutluğ Ataman ile içinde yaşadığı doğayı, sanatı, koleksiyonerliği konuştuk."
Fotoğraflarını Pelin Özgen'in çektiği, ekonomim.com'da yer alan "Sanatın içine sürüklendiği ticari sisteme uzağım" başlıklı yazısında Gila Benmayor şu konulara değindi: MoMa, Guggenheim, Carnegie Sanat Müzesi (Pittsburgh) Avustralya ve Ortadoğu’nun önde gelen müzelerinde eseriyle yer alan yönetmen/sanatçı Kutluğ Ataman bir süreden beri Erzican’da ‘Palanga Sanat ve Mimarlık Çiftliği’nde yaşıyor. Geçen hafta sonu Arda Türkmen, Elif Yalın gibi şeflerin peşlerine katılıp ziyaret ettiğim Palanga Mimarlık ve Sanat Çiftliği büyük baş ve küçük baş hayvanların yetiştiği bir tarım arazisinin ötesinde çağdaş sanat ve mimarlık deneylerinin Türkiye’deki ilk ve tek merkezi. Munzur Dağları’nın eteklerinde, Binboğa köyündeki çiftliğin ilginç mimarisinin başlangıç noktası Erginoğlu &Çalışlar Mimarlık tarafından tasarlanan KA Evi. Çelik yapı ve ahşap cephesi olan KA Evi, Kutluğ Ataman’ın stüdyosu aynı zamanda ve koleksiyonunu barındırıyor. Çiftliğe ziyaretimizin ilk günü, yaşadığı ülkelerde kimi zaman profesyonel olarak mutfağa girmiş olan şef Ataman’ın lezzetlerini tatmak hevesiyle masa başında geçtiği için ancak ikinci gün ünlü mimarların elinden çıkan hayvan barınaklarını görmek için araziye çıktık. Kutluğ Ataman ile Canan Tolon, Pınar Yolaçan, Şirin Neşat, Tracy Emin, İnci Eviner, Aydan Murtezaoğlu, Murat Akagündüz, Damian Hirst gibi sanatçıların tablolarıyla dolu salonunda yaptığımız sohbette eski günlere uzandık oradan da geleceğe zıpladık.
-En son Sakıp Sabancı’nın portresi eserini 2016 yılında Venedik Bienali’nde görmüştüm. Sanırım uzun bir aradan sonra 2022 yılında Londra’da Niru Ratnam Galerisi’ndeki The Stream sergisiyle sahalara döndün….
Bir sabah uyandım, rutinden sıkıldığımı fark ettim. New York, Londra ve İstanbul’daki galerilerimden ayrıldım. Gideyim kendimi bulayım dedim. Erzincan bana çok iyi geldi. Esas olarak beynimi inzivaya çektim. Hasan Çalışlar’ın yaptığı bu ev vardı o zaman. Ama burası inşaat alanıydı. Bahçede su yolları yoktu. Onları tek başıma kazarken videolara çektim kendimi. Başka fotoğraf işleri yaptım. Hatta Kamboçya’dan gelen, sanatçı bir arkadaşımla bir film çektim. Doğada çalışmak düşünce tarzımı değiştirdi. Birdenbire Palanga’nın tamamını bir sanat kültür projesi olarak yapılandırmayı tasarladım. İşin içine mimari girince sadece bir çiftlik değil, doğayla uyumlu, sürdürülebilir tasarımın ve sanatın bir araya geldiği bir laboratuvar ortaya çıktı. Tarımın etrafında örgütlenen bu kültürel modelin, yerel ekonomiye katkı sağlamasını istiyorum.
-Sanatına geri dönersek Londra’da sergiye nasıl karar verdin?
Pandemi döneminde Londra’daydım ve buraya dönemedim. Aylarca evde kalınca başka eserlerimin montajlarını yaptım. Dönmeye yakın Soho’da turlarken Aram tanıdığı bir galeriyi gösterdi. Sri Lankalı sahibi Niru Ratnam benim eski bir tanıdığım çıktı. Londra yıllarımda Observer’de yazardı ve benimle bir söyleşi yapmıştı. Küçücük bir galeri açmış. Türkiye’ye döndükten 2-3 ay sonra Niru’dan sergi açmam için bir mail geldi. “Neden olmasın” dedim. O enerjiyi de hissediyorum. Stream Sergisini açtık. Netice de Niru Ratnam ile çalışmaya başladım. Zaten şimdi koleksiyoneri oldum. Bütün sanatçılarını alıyorum. Arkanda gördüğün bu resim de oradan. Çok parlayan bir isim Emma Cousin.
-Uzun zaman sonra Londra’da açtığın ilk sergi nasıl karşılandı?
Şahane bir sergi oldu. Ben “unutuldum” sanırken insanların beni özlediğini gördüm. Küçük alana açılış için bir sürü insan geldi. Tate’in müdürü bile oradaydı. Şimdi daha büyük bir yere taşınmış olan Niru Rat nam Galerisi’nde ikinci sergim “Snow White” açıldı geçen kasım ayında. Kamboçyalı sanatçı ile yaptığımız videoyu İstanbul Modern’den hatırlayacağın FFF eserimle yan yana sergiledik. Artık sadece yurt dışında sergi yapıyorum. Şimdi Roma’da Maxxi Müzesi’nde açılacak sergime hazırlanıyorum. Ama eskisi gibi “gemiye azıya almış” bir şekilde sergi açmayı düşünmüyorum. Benim için ağırlıklı olan şey Palanga. Çünkü Palanga benim için bir sanat eseri.
-Beyin inzivası sürecinde ayrı kaldığın sanat dünyasını nasıl buldun, değişmiş mi?
Ben artık sanatın içine sürüklendiği ticari sisteme uzağım. Türkiye’de sanat yapmaya başladığımda kimse para konuşmazdı. Biz eskiden teori konuşurduk, sanat, siyaset konuşurduk. Kavgalarımızı da yapardık gerekiyorsa ama günün sonunda hep dost kalırdık.
-O dönemde ortamın farklı olmasının nedeni acaba galerilerin, koleksiyonerlerin çok fazla olmaması mıydı?
Biz koleksiyonerlerle fazla yüz göz olmazdık. Küratörlerin sayısı da çok değildi. Vasıf Kortun, çok erken kaybettiğimiz Fulya Erdem gibi isimler… Sanırım sanat ortamı birden değil yavaş yavaş değişti.
-Yurt dışı galerilerinle devam edebilirdin? Mesela New York’taki galerin ünlü Lehmann Maupin?
Doğru çok iyi bir galeriydi. İşlerimi finanse ediyordu ama ben de hakkında en fazla konuşulan, ödül kazanan, oraya buraya davet edilen bir sanatçıydım. Bir dönem deyim yerindeyse beni “katır” gibi kullandılar. Başka türlü baskılar var yurt dışında. Stresten sağlığımı kaybedecek noktaya gelmiştim.
-Senin özel koleksiyonlarda çok eserin var mı?
Ben müze sanatçısıyım. Özel koleksiyonlarda çok az benim eserim. MoMA, Guggenheim, Tate Modern, Şikago Çağdaş Sanatlar Müzesi, Carnegie Müzesi, Sydney Müzesi, Ortadoğu’daki müzeler. En önemli koleksiyonerlerim yabancı. Dünyada önemli bir çağdaş sanat koleksiyoneri olan Francesca von Habsburg, Dimitris Daskalo poulos gibi isimler.
-Türkiye’deki koleksiyonerler hakkında ne diyebilirsin?
Çoğunlukla dostlar alışverişte görsün diye koleksiyon yapılıyor. Türkiye’de gerçek manada bir burjuvazi olmadığı için gerçek koleksiyonerler hak getire bence. Ben de ineklerden para kazanmaya karar verdim (kahkaha atarak). Ümidimiz ineklerde diyebilirsin. Bak bu arada ciddi koleksiyonerler de var. Geçenlerde Financial Times’tan aradılar koleksiyoner ismi için. Haro Çümbüşyan ile Saruhan Doğan’ın adlarını verdim.
-Palanga’yı sanattan kazandığın parayla hayata geçirdin…
Bir dönem çok iyi para kazandım. Aileden filan diyorlar. Doğru arazi aileden ama gördüğün tüm hayvan barınaklarını sanattan kazandığım parayla yaptım. Burası bir çiftlik, hayvancılık yapıyorum. Hayvanlarla, kuşlarla, ağaçlarla yaşıyorum. 40 bine yakın ağaç ektik. Doğayla savaşarak değil doğayı öğrenerek yol alıyorum. Sanatımı doğada üretiyorum. Aslında eskiden de çoğunlukla Erzincan’da üretiyordum ama insanlar fark etmiyordu. Milliyetçi biri değilim ama kendi ülkemde yapıyor olmak bir taraftan çok güzel geliyor. Buralar çok açıdan bakir. Yereldeki insanlarla diyalog kurmak, buraya has bir üretim yapmak beni mutlu ediyor. İsteseydim Amerika’ ya, İngiltere’ye giderdim. Erzincan’a özellikle gelmek istedim. Burası vahşi doğu, şartlar zor, devlet siz bir yol alınmaz. Ama bu seni de bir çeşit disipline sokuyor, hoşuma gidiyor. Gündelik yaşam içerisinde başka bir terbiyeyi öğrenmek zorundayım. Başka bir davranma biçimi. Dünyada sanattan iyi para kazanmış sanatçı dostlarıma ilham verdim. Brezilyalı sanatçı dostum da ıssız bir yerde arazi aldı. Palanga benzeri bir şey yapıyor. Günay Afrikalı bir arkadaşım da yapmayı planlıyor. Van’da mesela Thai Pera’nın sahibi arkadaşım Bekir Kaya sanat, kültür, yeme-içme mekanı Tariria’yı açtı. Baksı’yı da unutmayalım.
TASARIM LABORATUVARINDA NELER VAR
Kutluğ Ataman’ın sanat eserlerinden kazandığı parayla finanse ettiği mimari tasarım laboratuvarında ne var?
Arazideki ilk projelerden biri olan, yumurtaları dış cephedeki kutucuklarda toplayabileceğiniz, SO? Mimarlık tarafından tasarlanan Tavuk Evi.
Han Tümertekin’in jersey inekleri için deneysel bir teknikle inşa ettiği Handamları.
Erginoğlu&Çalışlar’ın sıkıştırılmış toprak ve kerpiçten yaptığı Koyun ve Keçi Korunağı.
Rotterdam merkezli mimar Arman Akdoğan’ın sanatsal tasarımı yarı açık inek barınağı. Bu barınak Wageningen Üniversitesi’nin danışmanlığıyla hayata geçmiş.
Nevzat Sayın’ın brüt beton malzeme kullanarak tasarladığı Buzağı Korunağı ya da Doğumhane.
Mimari gelişimi yeni yapılarla devam edecek olan Palanga için Kerem Piker’in kesimhane ve Cem Sorguç’un samanlık çalışmaları sürüyor.
Kaynak: Odatv.com