TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Alan, Yedisu Fayı'nın deprem tekrarlama periyodunu doldurduğunu belirterek Bingöl depremi hangi illeri etkiler sorusunu yanıtladı: "Yedisu Fayı 7 ve üzeri büyüklükte bir deprem üretme potansiyeline sahip. Bingöl başta olmak üzere Erzincan, Tunceli, Muş ve Erzurum’daki yerleşim alanlarında derhal önlem alınmalı. Aksi halde büyük can kayıpları kaçınılmaz olur." uyarısında bulundu.

Deprem kuşağında yer alan Bingöl, yeni bir bilimsel uyarıyla yeniden gündemde. Yer bilimciler, Erzincan ile Bingöl arasında uzanan Yedisu Fayı’nın, yaklaşık 250 yıllık tekrarlama periyodunu doldurduğunu ve her an büyük bir deprem üretebileceğini belirtiyor. 

Bingöl depremi hangi illeri etkiler sorusunu yanıtlayan uzmanlara göre bu sadece Bingöl için değil, Tunceli, Erzincan, Muş ve Erzurum gibi çevre iller için de ciddi bir risk anlamına geliyor.

Hüseyin Alan, bölgeye ilişkin yaptığı değerlendirmede, Yedisu segmentinin 7 ve üzeri büyüklükte bir deprem üretme potansiyeli taşıdığına dikkat çekti. Alan, “Bu bir kehanet değil, bilimsel verilere dayanan açık bir uyarıdır” diyerek hem yöneticilere hem de halka hazırlıklar gecikmeden başlaması çağrısında bulundu.

Alan, geçmişte benzer sismik boşlukların zamanında dikkate alınmaması sonucu 6 Şubat 2023 depremlerinde 53 binden fazla insanın hayatını kaybettiğini hatırlattı. “Pazarcık segmentinin kırılacağını biliyorduk, söyledik ama tedbir alınmadı” diyen Alan, aynı hataların Yedisu Fayı için de tekrarlanmaması gerektiğini vurguladı.

Bölgeye dair değerlendirmelerde bulunan Alan, şöyle konuştu:

“Türkiye’de sismik boşluk olan yerler var. Buralarda da periyodu tamamlandığı için deprem beklediğimiz alanlar söz konusu. Geçmiş dönemde buna benzer olguların Doğu Anadolu Fayı üzerinde olduğu ifade edildi ve üzülerek belirteyim ki o sismik boşluklar tamamlanarak büyük can kayıpları yaşamamıza sebep oldu. Bugünkü yöneticilerimiz bu uyarıları dikkate almadılar. Pazarcık segmenti de önemli sismik boşluklardan birisiydi. Pazarcık’tan başlayıp Kökoğlu segmentine kadar olan o kısım hiç kırılmamıştı. Kırılmadan önce de bu durumu ifade ediyorduk. Maalesef hiçbir tedbir alınmadı ve 6 Şubat depremlerinde 53 bin 500’ü aşkın insan yaşamını yitirdi.

Şu anda Kuzey Anadolu segmentinde de sismik boşluk olan alanlar var ve deprem tekrarlama periyodunu doldurmuş iki önemli nokta söz konusu. Bir tanesi Karlıova’dan başlayıp Erzincan’a kadar devam eden Kuzey Anadolu fayının Yediusu segmenti olarak tanımlanan bölüm. Burası bir sismik boşluk olarak tanımlanıyor ve burada deprem tekrarlama periyodu tamamlamış durumda. Her an deprem yaşama riskiyle karşı karşıya bulunduğumuz alanlardan geliyor. Bu sıklıkla gündeme geliyor ve bu bölgede de Yedisu hattının kırılması durumunda etkileyeceği alanlardaki yerleşim birimlerinde de bizlerin acilen tedbirler alması gerekiyor. Yapılan bilimsel araştırmalar Yedisu segmentinin uzunluğu, büyüklüğü, geçmişte ürettiği depremlerin büyüklüğü gibi unsurlara bakıldığında bu fayın 7 ve üzerinde deprem üretebileceğine yönelik tespitler söz konusu. 7 ve üzeri deprem üretme potansiyel, olan bu fayın kırılması durumunda meydana gelecek depremin çevre yerleşim birimlerinde etkisinin azaltılması amacıyla bizim bir dizi hazırlığı gecikmeksizin gerçekleştirmemiz gerekiyor aksi takdirde yine büyük can kayıplarıyla karşılaşmamız kaçınılmaz gibi görünüyor.”

Tmmob Jeoloji Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Alan

“Bingöl ve Çevresi Afete Dirençli Hale Getirilmeli”

Alan’a göre, Bingöl’ün hem jeolojik hem de yapısal açıdan büyük riskler taşıdığı ortada. Bazı yerleşim birimlerinin dere yatakları veya heyelanlı alanlar üzerine kurulduğunu söyleyen Alan, olası bir depremde zemin kaynaklı ikincil afetlerin de ciddi zararlar yaratabileceğini ifade etti. 

Alan şunları kaydetti: 

“Bingöl deprem tehlikesi açısından Türkiye’nin en riskli alanı üzerinde yer alıyor. Doğu Anadolu ve Kuzey Anadolu kesişim noktası üzerinde yer alan, bununla birlikte bazı faylarla da etrafı tamamen sınırlandırılmış bu coğrafyanın en riskli alanlarından birinde yer alıyor.  Gerek Bingöl yerleşim merkezi gerekse de ilçe merkezler ve kırsal alanlarda önemli sıkıntıların yaşanacağını görmek için alem-i cihan olmaya gerek yok. Dere yatakları ve heyelanlı alanlar üzerine oturmuş bazı yerleşim birimleri var. Buralar son derece sıkıntılı alanlar. Bundan kaynaklı çeşitli riskler var, yani hem deprem esnasında depremlerin tetikleyeceği heyelanların sebep olacağı hasarlar meydana gelecek hem de bina stoğunun yeterli niteliğe sahip olmamasından kaynaklı hasarlarla kaçınılmaz olarak karşılaşacak.”

Aynı şekilde, bina stokunun niteliği de hayati önem taşıyor. Alan, bölgedeki yapıların büyük bölümünün olası depremlere karşı dayanıklı olmadığını belirtirken, “Yetersiz yapıların mutlaka tespit edilerek yıkılması ve yerine yenilerinin kamu desteğiyle yapılması gerekiyor” dedi.

Bingöl depremi nerelerde hissedildi? Bingöl depremi hangi illeri etkiler?

Yedisu Fayı’nın etkileme alanının yalnızca Bingöl’le sınırlı olmadığını belirten Alan, Tunceli’nin Pülümür ve Nazımiye ilçeleri, Erzincan’ın doğusu, Muş’un Varto bölgesi ve Erzurum’un doğu kesimlerinin de doğrudan risk altında olduğunu söyledi. “Bu illerin de zemin ve yapı envanterlerini gözden geçirmesi, gerekli iyileştirmeleri hızla yapması gerekiyor” dedi.

Bingöl ile birlikte Tunceli, Erzincan, Erzurum ve Muş gibi olası Yedisu depreminden etkilenebilecek bölgelerdeki yöneticilere ve halka çağrıda bulunan Alan, şunları kaydetti:

“Muhakkak ve muhakkak Yedisu depreminin etkili olacağı bölgede yer alan zemin birimlerinin nitelikleri, yerleşim birimlerinin üzerine oturduğu zemin birimlerinin jeolojik özellikleri, herhangi bir heyelan, kaya düşmesi, çığ tehlikesinin olup olmadığı ve yerel zemin koşullarının niteliğinin ortaya koyulması gerekiyor. 

İkinci önemli kısım, bu zeminler üzerinde yer alan yapı stoğunun niteliği mutlaka gözden geçirilmeli; herhangi bir can kaybının olmaması için bugünden toplu konut idaresi başta olmak üzere kamunun bina ve bina türü yapılar yapan birimlerinin bu bölge için riski bilerek, vatandaşın olası bir depremden etkilenebileceği düşüncesiyle mutlaka gözden geçirilmeli, yetersiz olanlar yıkılarak yeniden yapılmalıdır. Halk hem bireysel olarak teşvik edilmeli hem de kamu muhakkak destek vermeli. Çünkü bu bölge aynı zamanda vatandaşların ekonomik durumunun çok da iyi olmadığı, ekonomik sıkıntıların egemen olduğu bir bölge. Mutlaka kamu desteğiyle bu yapıların yapılandırılmasına gayret gösterilmesi gerekiyor. Kimi bölgeler kentsel dönüşüm kapsamına alabilir, heyelanlı alanlar üzerine oturmuş kimi bölgeler komple taşınabilir. Bugünden bölgenin yapı stoğunun mutlaka gözden geçirilmesi ve yetersiz olanların yıktırılması, kamu eliyle destek verilerek yaptırılması gerektiğini düşünüyorum.”

Yedisu Fayı 1-1

“AFAD Yetersiz Kalabilir, Bakanlık Düzeyinde Yeni Bir Yapılanma Şart”

Alan ayrıca, olası bir deprem sonrası müdahalelerde yaşanabilecek eksikliklere de dikkat çekti. 24saatgazetesi'ne açıklamalarda bulunan Alan, 6 Şubat depremlerinde yaşanan lojistik ve koordinasyon sorunlarının hâlâ tam olarak giderilmediğini ifade ederek, AFAD’ın yeniden yapılandırılması gerektiğini ve Türkiye’nin bir Afet Bakanlığı’na ihtiyaç duyduğunu belirtti.

Alan, sözlerine şöyle devam etti:  “Olası bir depremde burada arama kurtarma faaliyetlerinin düzenli yürütülmesi, vatandaşa hızlı bir biçimde erişim sağlanması, olası ihtiyaçlarının giderilmesi konusunda çalışmalar yürütülmeli. AFAD Başkanlığı’nın ilk yardım ve arama kurtarma merkezlerinden biri Erzurum’da yer alıyor ancak bunun yetersiz olduğunu düşünüyorum çünkü olası bir depremden Erzurum kent merkezinin de etkileneceğini düşünüyorum. Dolayısıyla Elazığ’da da Diyarbakır’daki arama kurtarma timlerinin bu sürece destek verecek şekilde yapılandırılması, gözden geçirilmesi, altyapı testlerinin oluşturulmasının önemli olduğunu düşünüyorum. 6 Şubat depremlerinde yaşadığımız lojistik eksiklikleri hızla gidermemiz gerekiyor. Türkiye’nin jeolojik afetlerin egemen olduğu bir bölgede yer aldığının göz önünde bulundurularak mutlaka afetlerle mücadelede kurumsal yapının güçlendirilmesi gerektiğinin altını çizen Alan, “AFAD Başkanlığından bakanlık seviyesine taşımamız gerek. Türkiye’nin acilen Afet Bakanlığına veya Afet, Acil Durum ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na ihtiyacı var. Bu kurumsal yapılandırmayı oluşturmadan ne mevzuat düzenlemesi gerçekleşebiliyor ne de hizmetler vatandaşın sorunlarını giderebiliyor. 6 Şubat depremlerinin bütün olumsuzluklarını yaşamaya devam ediyoruz. Depremlerin üzerinden 2 yılı aşkın bir zaman geçmesine rağmen tek bir mevzuat düzenlemesine gidilmiş değil. Ne İmar Kanunu’nda ne Afetler Kanunu’nda ne de Risk Azaltma Kanunu’nda herhangi bir gelişme söz konusu değil. Buna ilişkin düzenlemeleri hem mevzuatsal hem idari hem de kurumsal altyapı kapasitemizi afetlerle mücadele kısmında mutlaka arttırmamız ve afetlere karşı kırılganlığımızı azaltmamız gerekiyor.” 

Yedisu Fayı 2-1

Editör: Haber Merkezi - SK