Türkiye’nin ünlü tasavvuf  yazarı ve edebiyatçısı Sinan Yağmur, Erzincan’ın tasavvuf şehri olduğunu vurgulayarak, bu alanda nasıl bir yolculuk geçirdiğini Erzincannet sitesi muhabirleri Seher Özbilir ve Adem Toprakoğlu’na anlattı. 

Erzincan’da Bugün Aramızdan Ayrılanlar (22 Kasım) Erzincan’da Bugün Aramızdan Ayrılanlar (22 Kasım)

Yazar Sinan Yağmur Kimdir?

Sinan Yağmur 1965 Kırşehir doğumlu, Kırşehir  İmam hatip  lisesinde son sınıf öğrencisi iken  gördüğü  bir rüya ile tasavvufa Hazreti Mevlana'ya  ilgisi duyan , kıvılcımı düşen  bu anlamda Hazreti Mevlana’nın bulunduğu  Konya'da okumaya yaşamaya karar vermiş.

 Konya Selçuklu Üniversitesi İlahiyat Fakültesini  tercih etmiş ,1984 yılında  ve o günden sonra Konya’da  hem öğrencilikle birlikte hem de Tasavvuf araştırmaları hususunda  bir yolculuğa  çıkmış. Siz bir  yolculuğa çıkarsanız, yoldan nelerle karşılaşacağınızı bilmezsiniz,nasibinizi hesabınızda ne düşse  onu alırsınız .

Benim hayatımda bir hayal değildi, bir hedef değildi, yazar olmak. Hazreti Mevlana'yla ilgili araştırmaları, notları, tasavvufla ilgili çalışmaları  bir arşiv halinde biriktirmiştim.

Aradan yirmi yıl geçti, 2004  yılında bir öğretmen arkadaşının bir sitem vari sözü   ile biriktirdiğimiz  bu birikimlerin, deneyimlerin, incelemelerin, bilgilerin kitaplaşma süreci başladı. Tennure ve ateş benim ilk eserimdir.

Ankara'da yaşlı bir amca ile sohbetimizde , Bana şöyle dedi. Evladım Hazreti Mevlana ile ilgili bir çok kitapları okudum.

Senin kitabında aldığım doygunluğu hiçbirinde  alamamıştım, fakat dedi bu bir akademik kitab.

 Akıcı değil, tamam ben okuyorum anlıyorum. Ama bir genç bir sanayide  çalışan işçimiz bir köylü  kardeşimiz , bir ev hanımı diğer insanlarında anlayabilmesi için şu anda popüler olup edebiyat türü,roman sen Hz Mevlana ve Şems  örgüsü ,romanlaştırsana  dedi ve bu fikirle “Aşkın Gözyaşları” “Şems Mevlana” ,” Kimya Hatun”,”Hallac-i Mansur”,”Yunus Emre” dediğimiz beşleme doğdu.

 Yazar olmak hayalim değildi hayalim sevdam öğretmenlikti Allah’ta nasip etti .

2010 yılında  bir Mayıs'ta yayınlanan kitabımız  Konya'da yaşayan bir insanım.

Öğrencilerim dahi yazar olduğumu, kitap çalışmamı bilmiyor. Arkamızda bir  medya gücü yok, bir finans gücü yok, bir reklam kampanyası yok, ve Konya'dasınız.

 Yayın dünyasının gözü kulağı sesi ,nefesi  malumunuz İstanbul’dur.

Sonra bütün bunlara rağmen Cenabı Allah nusret eyledi  ve 2010-2011-2012  yılında bu üç sene en çok okunan  birinci sırayı aldı rekor üstüne rekor kırdı ve bugüne kadar on dört yıl içerisinde bu kitabımız sekiz seksen sekizinci baskı toplamda da adet olarak  sekiz milyona ulaştı.

Ve Türkiye bizi Mevlana'yı sevdiren , şemsiyi hatırlatan bir tasavvuf yazarı, bir tasavvuf edebiyatçısı  olarak  benimsedi  sahiplendi.

 O günden sonra 2011  yılından sonra öğretmenlik mesleğinden  ayrıldım, çünkü herkesin Konya'ya gelme imkanı yoktu ama benim diğer  insanlara ulaşmam gerekiyordu.

2011  yılından sonra kaymakamlık, valilik, belediyeler, üniversiteler ve Milli Eğitim Müdürlükleri bünyesinde  okullarda okul yazar buluşmaları, Hazreti Mevlana'nın, manevi, Yunus Emre sevgisi  gibi  konuda söyleşilerde bulunmak, okuyucularla buluşmak ,insanlara Mevlana'yı ,Şemsi olduğu gibi doğru bir şekilde aktarmak  amacıyla yollardayım.

 Bu yolların   benim yedi kez de Erzincanla kesişti. Erzincan'ımız, can Erzincan'ımızın bir özelliği var. Herkes bir Konyalı ile karşılaştığında siz Mevlana torunusunuz,doğrudur  Hz Mevla’nın  ömrü Konya’da geçmiştir,mezarı şerifi ordadır,türbesi ordadır  ama unuttukları bir şey var.

 Akrabalık bağı ve uğradıkları topraklardaki hısımlığı ve  gönül bağı bakımından da Erzincan'da da Hazreti Mevlana'nın neslinin devam ettiği ,akrabalık bağı olduğu bir şehrimizdir.

 Kırk örgülü bacı gibi   Mevlana torunları gibi , dolayısıyla Erzincan'ımızda aynı zamanda bir Mevlana torunu şehridir bir Salih Baba ve Terzi baba şehridir ,bir tasavvuf şehridir.

 Tasavvufun Anadolu'ya açıldığı kapıların ilk  kapısı Erzincan’dır çünkü  tasavvuf Asya'dan gelmiştir. Türklerin göçmesi ,mutasavvufların Horasan’dan ,Anadolu'ya Anadolu'dan da Balkan'lara geçmiştir,bu kapılardan bir tanesi Erzincan’dır.

Erzincan benim bütün tasavvufum huzurum, barışın   güzelliğin, birliğim, aynı zamanda ehlibeytin maneviyatın, tarihin ,medeniyetin topraklarının yetiştiği bir tasavvuf şehridir.

Muhabir: Adem Toprakoğlu