Açık hava ve kırsal alanda yapılan aktiviteler, özellikle bahar ve yaz aylarında keyifli olması nedeniyle tercih edilen aktivitelerdir. Bu aktiviteler konusunda özellikle alerjik bünyeye sahip olan kişiler bazı konularda dikkatli olmalıdır. Özellikle ağaçlık ve bitki örtüsünün yoğun, bitki çeşitliliğinin fazla olduğu alanlarda arı sokması riski söz konusu olabilir. Arılar genellikle saldırgan bir yapıya sahip değildirler. Fakat bazı durumlarda, özellikle de insanların yaptığı bazı hareketleri tehdit olarak algılayarak kendilerini savunma amacıyla vücutlarında bulunan iğneyi batırarak arı sokması olarak adlandırılan durumu meydana getirebilirler. Bu durum birçok birey için basit bir sorundur ve birkaç doğal yöntem ile evde alınabilecek önlemler yardımıyla, arının soktuğu bölge kısa sürede yatıştırılabilir. Fakat özellikle de arılara karşı alerjisi olan kişilerde durum, anafilaksi olarak adlandırılan şok tablosuna kadar ilerleyerek ölüme yol açabilecek boyutlara ulaşılabilir. Bu nedenle arı sokması halinde sağlık kuruluşlarına başvurulması ve muayeneden geçilmesinde fayda vardır.
Arı sokmasında ne yapılır?
Arı sokmasının yarattığı sorunlar kişiden kişiye farklılık gösterir. Bir arının kişiyi sokmasının ardından hissedilen belirtiler hafif ağrı, kaşıntı, sokulan bölgenin ısınması gibi basit semptomlardan ibaret olabileceği gibi ciddi alerjik reaksiyonlara da neden olabilir. Genellikle arı sokmasına karşı alerjisi bulunan bireylerde belirtiler daha şiddetli görülür. Alerjik kişilerde aynı zamanda ilk kez arı sokması durumu yaşandıktan sonra ikinci, üçüncü kez arı soktuğunda vücut daha şiddetli reaksiyonlar gösterebilir. Alerjinin yanı sıra arının kaç kez soktuğu, yaşanılan belirtilerin şiddetinde etkili olan bir diğer faktördür. Bal arıları bir kişiyi soktuktan sonra ölür ve yalnızca bir kez sokabilir. Fakat eşek arıları ve yaban arıları gibi farklı türdeki arılar birden fazla kez sokabilir ve sonrasında yaşamaya devam edebilirler. Arı sokması halinde öncelikle panik yapılmamalı, mümkünse bölgede oluşan reaksiyonlar detaylı bir şekilde incelenmelidir. Eğer yakınlarda bir sağlık kuruluşu var ise buraya başvurulmalı ve kontrolden geçilmelidir. Arı sokmasını daha önce yaşamış olan ve herhangi ciddi bir olumsuzluk yaşamamış olan bireyler genellikle alerjik değildirler. Bu bireyler aşağıda bahsedilen bazı ev önlemleri ile sorunun üstesinden gelebilirler. Fakat alerjik reaksiyon belirtileri yaşayan bireylerin derhal sağlık kuruluşlarına başvurmaları gerekmektedir.
Arı sokması sonrası neler olur?
Yaşanılan belirtilerin şiddetine göre arı sokması sonrasında yaşanan reaksiyonlar hafif, orta ve şiddetli olarak gruplandırılabilir. Hafif reaksiyonlarda sokma bölgesinde ani şekilde gelişen keskin bir yanma, ağrı, kızarıklık, şişme gibi semptomlar görülür. Oluşan ağrı ve şişlik genellikle birkaç saat içerisinde ortadan kaybolur. Orta derecedeki reaksiyonlarda belirtiler biraz daha şiddetlidir. Aşırı kızarıklık görülebilir ve sokma bölgesinde kademeli olarak artan şişlikler birkaç gün boyunca şiddetlenerek devam edebilir. Şiddetli alerjik reaksiyonlar ise anafilaksi olarak da adlandırılan bir tabloya neden olur. Kaşıntı, kızarıklık, kurdeşen, ciltte solukluk, nefes darlığı, boğazda ve dilde şişme, mide bulantısı, kusma, nabız değişiklikleri, ishal, baş dönmesi, bayılma, bilinç bulanıklığı ve bilinç kaybı gibi ciddi tablolar görülebilir. Bu reaksiyonları yaşayan kişilerde acil tıbbi müdahale gerekir. Aynı zamanda bir daha arı sokması yaşanması halinde daha ciddi bir anafilaksi riski söz konusu olabileceğinden alerji (immünoloji) uzmanları ile birlikte önleyici uygulamalar ve alınması gereken tedbirler hakkında bir planlama yapılabilir.
Arı sokması sonrası oluşan şişliğe ne iyi gelir?
Arılara karşı alerjisi olmayan ve arı sokması sonrasında ciddi semptomlar gelişmemiş olan hastalarda evde alınabilecek basit önlemlerle bölgede oluşan reaksiyonlar kolaylıkla yatıştırılabilir. Öncelikle arının bırakmış olduğu iğne çıkarılmalıdır. Bunu tırnakla kazıyarak kolaylıkla yapabilirsiniz. İğnenin hemen çıkarılması, iğneden salınan toksinlerin önünü keseceğinden gelişen reaksiyonların şiddetlenmesini önler. Ardından sokma bölgesi su ve sabun yardımıyla iyi bir şekilde temizlenmelidir. Arının sokmuş olduğu bölgeye buz uygulanması, zehrin vücut tarafından emilimini azaltma konusunda oldukça etkilidir, mümkünse soğuk kompres ve buz uygulaması da yapılabilir. Bu uygulama aynı zamanda şişliğin azaltılmasında da etkilidir. Eğer yakında bir sağlık kuruluşu var ise her ihtimale karşılık buraya başvurulması önerilir. Arı sokmalarına karşın evde alınabilecek birçok yöntem vardır. Yıllardır uygulanan bu yöntemler bilimsel araştırmalarla kanıtlanmamış yöntemler olsa da çoğu durumda kullanılmakta ve faydası görüldüğünden halk arasında yaygın şekilde tercih edilmektedir. Bu uygulamalardan bazıları şunlardır:
- Bal: Yaranın iyileşmesinin hızlandırılması, ağrı ve kaşıntının azaltılması için arı sokmasının ardından sokma bölgesine bal sürülmesi yaygın olarak uygulanan bir evde tedavi yöntemidir. Uygulanan doğal balın üzeri bir bandajla örtülerek bir saat kadar beklemesi sağlanabilir.
- Sirke: Arı zehrini nötralize edebilen sirke, zehrin etkisini azaltarak sokmaya bağlı gelişen komplikasyonların giderilmesinde kullanılabilir. Bunun için sokma bölgesi içi sirke dolu bir kapta 15 dakika kadar bekletilebilir veya bir pamuk sirkeye batırıldıktan sonra sokma bölgesine uygulanabilir.
- Karbonat: Arı zehrini nötralize eden ve ağrı, şişlik, yanma gibi komplikasyonların azaltılmasına yardımcı olan bir diğer uygulama ise karbonat ve su ile hazırlanan macundur. Su ve karbonat karıştırıldıktan sonra hazırlanan macun sokma bölgesine uygulanır ve üzeri bir bandajla örtüldükten sonra 15 dakika bekletilebilir.
- Diş Macunu: Arı zehrini nötralize etme üzerindeki etkileri halen tartışılsa da her evde bulunması nedeniyle kolaylıkla ulaşılabilen bir diğer evde bakım yöntemi diş macunlarının kullanımıdır. Tıpkı karbonat macununda olduğu gibi diş macunu da sokma bölgesine uygulandıktan sonra bir süre bekletilir ve ardından su ile durulanır.
Yukarıdaki doğal uygulamalara ek olarak sokma bölgesine et parçası koyup bekletme, lavanta yağı, aspirin, kalendula bitkisinden elde edilen kremler, aloe vera bitkisi, çay ağacı yağı gibi birçok uygulamadan yararlanılmaktadır. Bu uygulamaların hiçbirinin tıbbi tedavinin yerine geçmediği ve kesin olarak etkili olmadığı bilinmeli ve mümkünse belirtiler çok şiddetli olmasa da önlem amacıyla bir sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır.