Erzincan yöresi tarihi boyunca bu alanda çok sayıda ve çok değerli insanlar yetiştirmiştir. Erzincan Yöresine ait Salih Dündar’dan alınan Muzaffer Sarısözen tarafından derlenen ve notaya alınan Hüseyni makamındaki Erzincan türküsüdür “Taşa Verdim Yanımı”. Son derece hüzünlü, insanın içini ezen bir hikayesi vardır bu türkünün. Erzincan’da yaşanan büyük bir aşkın hazin sonu sonrası ortaya çıkmış anonim bir türküdür. Şöyledir insanın içini burkan Taşa Verdim Yanımı türküsünün hikayesi…

Olay Erzincan’ın Esesi(Çatalarmut) köyünde geçer... Yeşilliklerle bezeli küçük ama şirin bir köydür Esesi... İnsanları çalışkan, bir o kadar da çilekeştir. Huzur ve sükûn içerisinde bir hayat sürmektedir Esesi’ deki insanlar... Kavgaları sadece geçim derdidir. Ama bu şirin köyün, afacan mı afacan bir oğlanı, nazlı mı nazlı küçük bir de kızı vardır. Günler haftaları, haftalar ayları, aylarda yılları kovalar... Zaman su misali akar gider... Artık oğlan damat, kız da gelin olma çağına gelmiştir... Aynı yörenin insanı oldukları, birbirlerini görüp yakından tanıma fırsatı buldukları için oğlan kıza, kız da oğlana çoktan meyletmiştir... Oğlan, babasını, annesini ve ablasını dünürcü gönderir. Kız tarafı “Biraz düşünelim, hele kızımızın da bir fikrini soralım. Acaba bu konu hakkında o ne düşünüyor? Biz birkaç güne kadar size haber ulaştırırız” diyerek misafirleri uğurlar. Kızın annesi oturup kızıyla konuşur ve kızın da oğlanda gönlü var diye babasına bildirir. Üç beş gün sonra dünürcüler tekrar gelir ve iki sevdalıyı nişanlarlar. Köyün bu sevdalı gençlerine, o yokluk yıllarında öyle güzel bir düğün yaparlar ki, etrafta bu düğünün güzelliğini, neşesini duymayan kalmaz. Namı dört bir yana ulaşır. Güzel ve mutlu bir yuva kurarlar. Aradan hayli zaman geçer. Ne var ki, bu büyük sevdayla birleşen çiftin, bir türlü çocukları olmaz. Aralarındaki o büyük sevda, gün be gün eriyip gider... Aralarında zamanla büyük tatsızlıklar meydana gelmeye başlar... Öyle ki, birbirlerine söyledikleri laflar yenilir yutulur değildir. İşte yine böyle tartıştıkları günlerden birinde, bir zamanların o güzel gelini, sinirlerine hâkim olamaz ve kör şeytana uyup kocasını öldürür. Ama eşini kendisinin öldürdüğünü gizler. Ölümüne, kaza süsü verir. Dağ gibi yiğidi toprağa verirler. Yalnız, yörede bu yiğidin ölümünün şüpheli olduğu söylenir durur. Kimse inanmak istemez, bir vakitler dillere destan bir düğünle evlenen civan delikanlının bu acı ölümüne. Arkadaşlarını bu kadar erken ve böylesine talihsiz bir şekilde kara toprağa girmesine çok üzülen can yoldaşlarından biri, sonu acı biten bu sevdaya bir türkü yakar. Oturduğu yayla yamacında, yanık ve içli sesiyle, dağa taşa söylediği türkü işte bu türküdür…

Erzincan'da öğrencilere yönelik eğitimler sürüyor... Erzincan'da öğrencilere yönelik eğitimler sürüyor...

TÜRKÜNÜN SÖZLERİ

Taşa verdim yanımı
Toprak emdi kanımı (oy dağlar oy dağlar)
Ezraile can vermezdim
Canan aldı canımı (oy dağlar sümbüllü bağlar oy)

Dağları duman aldı
Bülbülü figan aldı (oy dağlar oy dağlar)
Ezraile borçlu kaldım
Bir canım var yar aldı (oy dağlar sümbüllü bağlar oy)

Elinde altın şamdan
Perdeyi kaldır camdan (oy dağlar oy dağlar)
Al hançeri vur beni
Ben usandım bu candan (oy dağlar sümbüllü bağlar oy)

Editör: Haber Merkezi - SK