Erzincan'ın ilçesi lan Kemaliye (eski adıyla Eğin), tarihi boyunca farklı kültürlerin bir arada yaşadığı ve bu kültürel zenginliğin hem mimariye hem de yaşam tarzına yansıdığı bir yerleşimdir.
Erzincan’a bağlı bu ilçede, doğanın güzellikleri ve mimari uyum adeta bir sanat eseri gibi gözler önüne serilmektedir. Dut, ceviz, çınar ve kavak ağaçlarıyla çevrili, yemyeşil bir doğanın içinde konumlanmış olan Kemaliye evleri, geleneksel Türk mimarisinin önemli örneklerindendir.
Kemaliye Evlerinin Özellikleri
1. Mimari Uyumu ve Korunmuşluğu:
-
- 1970’lerde Safranbolu evleriyle birlikte gündeme gelmiş olan Kemaliye evleri, ulaşım zorlukları ve uzaklık gibi nedenlerle hak ettiği tanınırlığı elde edememiştir.
- Bu durum, evlerin orijinalliğini korumasına da katkı sağlamıştır. Günümüzde, her biri eşsiz bir mimari değere sahiptir.
2. Topografyaya Uyumlu Yapılar:
-
- Kemaliye evleri, ilçenin eğimli topografyasına uyum sağlayacak şekilde inşa edilmiştir.
- Evlerin tasarımında, “mağ” adı verilen 3-3,5 metrelik bir aks sistemi kullanılmıştır.
- Araziyi ekonomik kullanma zorunluluğu nedeniyle, evler genellikle kademeli olarak inşa edilmiş, yatay yerine dikey yerleşim tercih edilmiştir.
3. Katların İşlevselliği:
-
- Alt kat: Bahçe ile bağlantılı olup, kiler, odunluk ve soğukluk gibi hizmet alanları olarak düzenlenmiştir.
- Orta kat: Taş duvar üzerine inşa edilen ahşap bölümler yaşam alanı olarak kullanılmıştır. Bu katta divanhane, selamlık, sofa ve mutfak bulunur.
- Üst kat: Yatak odalarına ayrılmıştır.
- Dam (üst örtü): Tarımsal ürünlerin kurutulması ve işlenmesi için kullanılmıştır.
Kültürel ve Tarihi Önemi
Kemaliye evleri, dönemin modern yaşam anlayışını ve kültürel zenginliğini yansıtan birer sanat eseri gibidir. Safranbolu evleri kadar tanınmasa da, bu evler Türkiye’nin kültür mirası açısından büyük bir potansiyele sahiptir. Hem tarihi yapıları hem de eşsiz doğasıyla Kemaliye, korunmaya ve tanıtılmaya değer bir hazinedir.
Bu tür çalışmalarla Kemaliye evlerinin de Safranbolu gibi dünya çapında tanınır hale gelmesi hedeflenmelidir. Böylelikle, bu nadide yapılar Türkiye’nin tarih ve kültür hazineleri arasında hak ettiği yeri alabilir.