Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi Deprem Teknolojileri Enstitüsü Müdür Yardımcısı ve Jeofizik Mühendisi Fahriye Akar, bölgedeki deprem riski konusunda uyarılarda bulundu. 
Son bin yılda Erzincan ve çevresinde kaydedilen yıkıcı depremlerin sayısının 20'yi geçtiğini belirten Dr. Öğretim Üyesi Akar, “Meydana gelen depremlerin bir kısmı büyük can kaybına ve yıkıma neden olmuştur. Tarih boyunca yaşanan depremler, bölgede sürekli bir hareketliliğin ve enerji birikiminin olduğunu göstermekte. Erzincan, Türkiye'nin en yüksek deprem riskine sahip bölgelerinden biridir. Bu riskin temel nedeni, ilin Kuzey Anadolu Fay Zonu üzerinde yer almasıdır. Kuzey Anadolu Fay Zonu, Türkiye’nin en aktif ve tehlikeli fay hatlarından biridir ve Erzincan, bu hattın doğu kesiminde kritik bir konumda bulunmaktadır. Tarih boyunca bölgede meydana gelen büyük depremler, bu riskin ne kadar ciddi olduğunu göstermektedir. Özellikle 1939 yılında yaşanan 7,9 büyüklüğündeki deprem, Türkiye tarihinin en yıkıcı depremlerinden biri olarak kayıtlara geçmiştir. Ayrıca, 1992 yılında gerçekleşen 6,8 büyüklüğündeki deprem de önemli can ve mal kaybına yol açmıştır.” dedi.
“BEKLENENDEN DAHA BÜYÜK ETKİ SÖZ KONUSU OLABİLİR”
Erzincan’ın zemin özelliklerinin de depremlerin etkisini artırabileceğine dikkat çeken Akar, “Erzincan Ovası’nın zemini, alüvyonlu bir yapıya sahiptir. Bu alüvyon tabakası, genellikle kum, çakıl, silt ve kil gibi gevşek malzemelerden meydana gelir. Bu tür zeminler, deprem dalgalarını büyüterek sarsıntının şiddetini artırabilir. Bu nedenle, aynı büyüklükteki bir depremin Erzincan'da etkisi daha yıkıcı olabilmektedir. Son yıllarda bölgede depreme dayanıklı yapılaşma ve afet yönetimi konusunda bazı adımlar atılmış olsa da, risk tamamen ortadan kalkmamıştır. Şehirdeki yapılaşmanın parsel bazında zemin özelliklerinin dikkate alınarak uygulanması, depremlerin yıkıcı etkilerini azaltmada kritik bir öneme sahiptir. Erzincan’ın deprem geçmişi, bölgedeki tehlikeyi göz ardı etmemek gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır. Erzincan’ın çevresindeki dağlık alanlarda daha sağlam kayalık zeminler bulunmaktadır. Bu alanlar deprem sırasında daha az risk taşır. Ancak Erzincan Ovası gibi alüvyonlu bölgelerde risk yüksektir.  Bu nedenle, yapılaşmada bölgeye özel zemin özelliklerinin tespit edilmesi ve jeoteknik çalışmaların dikkatle yapılması, deprem yönetmeliklerine uygun binaların inşa edilmesi büyük önem taşır. Ayrıca, sağlam zeminlere yerleşim planlaması yapılması riski azaltmada etkili bir strateji olabilir. Deprem riskinin bu denli yüksek olduğu bir bölgede, yapılaşma ve afet yönetiminin bilimsel verilere dayanarak yapılması büyük önem taşımaktadır. Erzincan’da 2-3 kilometreye vardığı düşünülen çökelmiş havza sedimentleri nedeniyle merkezinde olmasa da yakınında olabilecek muhtemel Yedisu depreminden etkilenecektir. Çünkü zeminin alüvyon olması deprem dalgalarını büyütür. Peryotu ve ivmeyi de arttırır. Deprem haritası çalışmalarında bölgelerin Vs30 hızının eşit olduğu varsayılmaktadır. Bu nedenle beklenenden daha büyük etki söz konusu da olabilir. Enstitü olarak  Vs30 hızını mahalle bazında hesaplayacağız.” ifadelerine yer verdi.

Tercan’da ki 60 yılı aşkın köprü gündeme geldi Tercan’da ki 60 yılı aşkın köprü gündeme geldi

Deprem Teknolojileri Entitüsü
“BÖLGEDEKİ GERİLMELERİ TESPİT EDECEĞİZ”
Erzincan Deprem Teknolojileri Enstitüsü’nün yapacağı çalışmalara da değinen Akar, enstitünün yeni olması dolayısıyla projelerin şu an planlama aşamasında olduğunu belirtti.
“Erzincan için depreme yönelik jeofizik ve mikrobölgeleme çalışmaları yapacağız. Çeşitli jeofizik ölçümlerle Erzincan havzası ve çevresinde varsa gömülü fayların araştırılması, 2B ve 3B’lu derin Zemin-Anakaya Modellerinin oluşturulması deprem-zemin-yapı ilişkisinin tespit edilmesi planlanmakta. Erzincan'a sismik ağın kurulması ve deprem aktivitelerinin izlenmesi ve sismik tomografi yapılarak bölgenin sismolojik ve sismotektonik özellikleri, deprem lokasyonu, odak derinliği gibi parametrelerin çözünürlüğünü arttırmayı hedefliyoruz. Özetle deprem-zemin-yapı etkileşiminin parsel bazında belirleyeceğiz. Bu çalışmalar sonunda hangi bölgenin ne kadar hasar alabileceği ile ilgili ön bilgi sağlanabilir.” ifadelerine yer verdi.

Editör: Seher Özbilir