TARİHTE KÖLELİKTEN KURTULUP ÖZGÜRLÜĞE KAVUŞMAK İÇİN İŞLENEN CİNAYETİN TÖVBESİ...!
Peygamberi Ağlatan Şehitlerin Efendisi..!
Allah beni affeder mi? Ben adam öldürdüm, zina ettim, hırsızlık yaptım bütün bunlardan sonra Allah beni nasıl affeder? Hâlbuki Allah haksız yere adam öldürenlerin, zina edenlerin, hırsızlık yapanların İslam’da yerinin olmadığını söylemektedir.
Vahşi diyor ki ben pişman oldum, tövbe ettim. Allah tövbemi kabul eder mi? Vahşi Peygambere mahcup olduğundan başını hep öne eğip öyle yaşadı. Peygamberimiz O'na eğer mümkünse bana biraz seyrek görünebilirsin demiştir. Ama O’nu tanıdıktan sonra ondan ayrı kalmanın imkânı var mıydı?
Tarihten günümüze savaşlar halen sürmektedir. Mikroplar, çelikler ve tüfeklerle bu savaşlara devam ediyoruz. Bir dönem mikroplarla savaştık. Bir dönem çeliklerle savaştık. Bir dönem de tüfeklerle savaşıyoruz. Bir gün gelecek herkes tüfeklerini de toprağa gömecektir. Bu vahşiliğe de son verecektir. Vahşi demişken İslam tarihinde Habeşli bir köle olan Vahşinin hikâyesine değinelim.
Kölelikten özgürlüğe kavuşması ödülüne karşı Uhud’ta Hz. Hamza’yı öldürmüştü. Efendisi kendisine “Hamza’yı öldürürsen Azad ol! Denmişti. Savaşların aslanı Hz. Hamza müşrikler içi kolay lokma değildi. Başı için ödüller konulmuştu. O’nu kölelikten özgürlüğe kavuşması için yapmıştı. Ödül almak Hz. Hamza’yı param parça yapmıştı. Savaş meydanlarının aslanı Hz. Hamza’yı şehit eden Vahşinin hikâyesinikısa ve öz olarak okuyunuz:
Rasulullah (sav) izzetini ve onurunu İslam adına ayaklar altına alıyordu. Herkesin İslam’ın abı hayatından yudum yudum içtiği bir zamanda, Vahşi de olsa Müslüman olmasını istiyordu. Rasulullah yer yer ona nameler yazıyor. Gel sen de Müslüman ol diyordu. Vahşi ben adam öldürdüm, zina yaptım, hırsızlıkyaptım bütün bunlardan sonra Allah nasıl beni mağfiret eder diyordu.
Hâlbuki Allah haksız yere adam öldürenlerin, zina yapanların, hırsızlık edenlerin, yani benim gibilerinin İslam’da yerinin olmadığını söylüyor. Rasulullah (sav) vahşiye değişik ayetlerle karşılık veriyordu. Ancak vahşi tatmin olmuyordu. Rasulullah (sav) sonundaşu ayeti ona okudu;
De ki: “Ey nefislerine uyan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahlarınızı affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, O, çok merhamet edendir.”Bu ayetten sonra Vahşi huzuru nebeviye geldi ve gönlünden gele gele أشهدأنلاإلهإلاَّاللهوأشهدأنمحمدرسول deyip imanı yudumladı.
Ama Rasulullah bakışlarıyla ona adeta şöyle diyordu. Sen amcam Hamza’yı şehit ettin. Onu didik dikik edip parçaladın. Seni görünce amcam Hamza’yı hatırlarım. Elimde olmayan sebeplerle kalbim sana darılabilir. Eğer mümkünse bana biraz seyrek görün diyordu.
Onu tanıdıktan sonra ondan ayrı kalmanın imkânı var mıydı? Peygamber mescidin bir köşesinde namaz kılarken, Vahşi diğer kösesinde boynu bükük mahçup bir edayla namazını kılıyordu. Kalbinden bu mahcubiyetini söküp atamıyordu. Ölsem de bu ızdıraptan kurtulsam diyordu.
Rasulullah minberin bir kösesinde vaaz ederken; Vahşiminberin karşısına geçip onun tebessümlerini yakalamaya çalıyordu. Hz. Rasulullah vefat edince Vahşi’ningüneşi de gurup etmişti. Vahşi bundan sonra az dayanabildi. İki yıllık hayatı boyunca artık ölsem de bu mesuliyetten kurtulsam diyordu. Kendinden nefret edercesine bu yaşamak, yaşamak değildir diyordu. Yaşamak sade bir can taşımak değildir diyordu.
Derken Yemâme harbi karşısın çıkmıştı. Yemâme çetin mi çetin, zorlu mu zorlu bir muharebe meydanıydı. Peygamberden sonra Peygamber olduğunu iddia eden Müseylemet-ül Kezzâb adında bir çıkmıştı. Yemame savaşında bir Sahabe Müseyleme’yi göstererek bu O’na Allah’ın düşmanıdır demişti. Vahşi’nin yanında bir paslı mızrağı vardı. O’nu yedi sekiz sene önce göklerde Allah’ın aslanı diye yazılı Hz. Hamza’nın sinesine saplamıştı. Onu hatıra olarak saklıyordu. Onun yapacağı başka bir iş daha vardı. Müseyleme’nin sinesine saplanmaktı. VeO, bu mızrağı Müseyleme’nin sinesine saplanıyordu.
Mızrağıyla de vazifesini bitirdikten sonra artık gel bana gözüme görünebilirsin intizarını bekliyordu. Çünkükâfirken Müslümanların en hayırlısın, Müslüman olduktan sonra da kâfirlerin en şiddetlisiniöldürmüştü. Bilmem ki bu vazifeyi yapması vahşiden mesuliyet hissini kaldırabilmiş midir? Bazıları keşke Vahşi olabilseydik, belki daha ümit varolabilirdik diyordu.
Hasanı Basri’nin dilinde Vahşi, Ömer b. Abdülaziz gibi Hulefai Raşide’nin beşincisi sayılan şahıs, vahşinin atının burnunda bir toz olabilsem diyordu. Ona öylesine bir saygı duyuyordu. Güler elbet bir gün garibin yüzü. Sanmaki bu devran hep böyle gider. Saygılarımla. Prof Dr Hadi Sağlam