Jeoloji Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gökçeoğlu, muhtemel bir İstanbul depreminde şehre ulaşım durumuna ilişkin, “İstanbul'un öyle ya da böyle günümüz teknolojisinde dikkate aldığımızda ‘İstanbul'a erişememek’ diye bir şeyi prensip olarak kabul etmiyorum. Ancak İstanbul'un iç içe girmiş, lokal olarak erişmenin zor olduğu dar sokaklarda bazı lokal bölgeler olacaktır” dedi.
Hacettepe Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Candan Gökçeoğlu, ülke genelindeki İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabirine yaptığı açıklamada, MTA Yenilenmiş Diri Fay Hatları’na eklenmemiş aktif fay hatları bulunduğu iddialarına ilişkin, “Türkiye'de büyük deprem üretecek, büyük aktif fayların tamamı haritalanmış durumda. Ancak her aktif fay da küçük deprem üreten aktif faylar da yüzey kırığı oluşturmadığı için bunlar ancak adetsel dönemde deprem üretmişse sismolojik olarak ölçülüyor. Ondan sonra orada bir fayın varlığına ya da yokluğuna karar veriliyor. Çok sayıda haritalanmamış aktif fay vardır ama bunlar böyle çok büyük deprem üretecek aktif faylar değil, küçük ve belki orta ölçekli depremler üretecek. Ancak haritalanmamış, aktif faylar mevcuttur. Bunlar da bir eksiklik olarak görülmemelidir, işin doğasında bu var” diye konuştu.
“Adana'nın şanssızlığı, zemin şartları oldukça kötü”
Gökçeoğlu, Adana’nın depremlerden daha kolay etkilenebildiğini vurgulayarak, “Adana’nın altından geçen bir fay yok, böyle bir durum söz konusu değil. Ancak Adana, çevresindeki aktif tektonikten etkileniyor. Çevresinde de irili ufaklı deprem üretme potansiyeline sahip 15 ila 17 civarında faylar var. 6 Şubat’ın 04.17’deki ilk depremi yani Pazarcık depreminin merkez üssü Gaziantep'e 20 ila 30 kilometre mesafedeyken Adana'ya 100 kilometreden daha uzak bir mesafedeydi ama Adana çok ciddi biçimde etkilendi. Ciddi etkilenmesinin ana sebebi Adana'nın şanssızlığı, zemin şartları oldukça kötü. Çukurova yüzlerce metreye varan alüvyon bir zemin ve yeraltı suyu yüzeye çok yakın. Herhangi bir deprem uzakta bile olsa Adanalı bunu ciddi biçimde hissediyor. Buna göre yapılaşmaya dikkat etmek gerekiyor” dedi.
“Ama bir süre sonra sönümlenecektir bunlar”
Gökçeoğlu, geçtiğimiz hafta Malatya’da art arda yaşanan depremlere ilişkin, “Bu depremler bağımsız depremlerdi. Bağımsız deprem ne? Daha önce deprem olmamış bir fay üzerinde gerçekleşiyor. Buna baktığımız zaman evet bu depremlerde tali faylar, aktif ancak haritalanmamış. Haritalanması da jeolojik olarak pek mümkün olmayan. Çünkü yüzeyinde bir deformasyon göremiyorsunuz. Bunlardan çok sayıda gerçekleşti. Geçen hafta gerçekleşenler bunlardan birkaçıydı. Ha bunlar gene olur mu? Tabii ki olur çünkü 6 Şubat depremleri çok ciddiydi. Çok ciddi bölgesel etkiler vardı. Bunun kabuktaki benzer biçimde etkilerini yavaş yavaş görüyoruz. Ama bir süre sonra sönümlenecektir bunlar” ifadelerini kullandı.
“Bağıra bağıra gelen bir deprem var”
Doğu Anadolu Fay zonunun son depremlerle kendi dönüşümünü tamamladığını vurgulayan Gökçeoğlu, “Kuzey Anadolu fay zonu üzerinde ise iki tane boşluk görülüyor baktığınız zaman. Bingöl civarındaki Yedisu segmentiyle Marmara segmentleri şu anda boşluk olarak duruyor. Daha turunu tamamlamamış görünüyor. Bu bir fiziksel şey gerçeklik, orayı da kıracak. Orada hatırı sayılır bir depremin olması artık belli, bağıra bağıra gelen bir deprem var ama bu deprem ne zaman olur onu bilmiyorum” diye konuştu.
“Depremin bunları kolay kolay yıkması mümkün değil”
Prof. Dr. Gökçeoğlu, Marmara çevresinde yeni yapılmış çok sayıda kara yolu ulaşımı olduğunu hatırlatarak, “Bunlardan iki tanesi en azından deprem sırasında ve bir süre depremden sonra da ulaşıma kapatılmak durumunda. Özellikle Osmangazi Köprüsü ile Çanakkale Köprüsü. Çünkü bunlar birbirlerine dik geldikleri için pozisyon olarak baktığımızda kuzey güney uzantılı. Bunlar çok özel tasarımlar. Depremin bunları kolay kolay yıkması mümkün değil. Tabii ki ufak tefek hasarlar olabilir” şeklinde konuştu.
Gökçeoğlu, Türkiye’nin en yüksek viyadükleri olarak bilinen Nurdağı Viyadükleri’nin yanından fay geçtiğini, buna rağmen depremlere viyadüğe zarar gelmediğini ve bu yapılan son teknolojiye sahip olmasından ötürü kolayca yıkılmayacağını aktardı.
“‘İstanbul'a erişememek’ diye bir şeyi prensip olarak kabul etmiyorum”
“Emniyet amaçlı bir deprem anında buraları trafiğe kapatacaksınız. Ondan sonra kontrollü biçimde açacaksınız” diyen Gökçeoğlu, muhtemel bir İstanbul depremine ilişkin şu değerlendirmeleri yaptı:
“İstanbul'un öyle ya da böyle günümüz teknolojisinde dikkate aldığımızda ‘İstanbul'a erişememek’ diye bir şeyi prensip olarak kabul etmiyorum. Ancak İstanbul'un bazı semtleri var. Gerçekten çok grift, çok iç içe girmiş, kötü yaklaşmış, belli yerlerde kümelenmiş, özellikle de Avrupa yakası tarafında. Oralarda lokal olarak erişmenin zor olduğu dar sokaklarda bazı lokal bölgeler olacaktır. Ama bunu ‘bütün İstanbul'da böyle olur’ diye yorumlamak da doğru değil. İstanbul’da son derece gelişmiş bir metro ağı var ve bunların çok miktarda İstanbul’un altını ağ gibi ören yeraltı boşlukları var. Bunlar depremde kolay kolay zarar görmezler, bunlar da özel tasarım. İstanbul’a yer altından bile belli yerlere erişmeniz mümkün.”
Depremin hassas bir konu olduğunu, bu konu hakkında konuşurken dikkatli olunması gerektiğini belirten Gökçeoğlu, “Evet, burada bir deprem beklentimiz var, bu depremin boyutları şu olacaktır. Artık bundan sonra gerisi siyasilere, karar vericilere, hatta sosyal bilimcilere, insanların davranış bilimcilerine, değişik disiplin ve yetkili kurullara kalıyor” dedi.
“Boğazdaki köprüler etkilenmez”
Gökçeoğlu, muhtemel bir İstanbul depremini yalnızca İstanbul için değil, Marmara etrafındaki bütün yerleşim yerleri açısından değerlendirilmesi gerektiğine dikkati çekerek, şöyle devam etti:
“Sadece İstanbul'da demek doğru değil. Marmara Denizi etrafındaki bütün yerleşimlerden bahsediyoruz, bunlar etkilenecek. İstanbul diyoruz ama Bursa'yı, Yalova'yı, Kocaeli'yi yabana atabilir misiniz? Bunların hepsi önemli. Bir de özellikle Kocaeli Körfezi'ne doğru inanılmaz bir sanayi var. O bölgelerde erişim biraz sıkıntılı, çok dar koridorlar boyunca yapılıyor. İstanbul'da bir kere en azından birbirine bağlayan üç köprü var. Mesela Avrasya Tüneli’nin asla etkilenmeyeceğini düşünüyorum. Yani pozisyon olarak da oldukça iyi, çok iyi mühendislik hizmeti almış yapı. Boğazdaki köprüler etkilenmez. Ciddi ama felaket değil.”