Fikir ayrılığı nedir? Taassup nedir?

Hocalarımızın hepsi çok değerli insanlardır. Anadolu’nun yetiştirdiği değerlerdir. Bizler gibi düşünsün veya düşünmesinler. İçtihat alanında, farklı yorumlar zenginliğimizdir.

 FARKLILIĞIMIZ ZENGİNLİĞİMİZDİR

Hocalarımızın hepsi çok değerli insanlardır. Anadolu’nun yetiştirdiği değerlerdir. Bizler gibi düşünsün veya düşünmesinler. Her biri bir değerdirler.  Elbette ki bağında gül, dağında dikeni olacaktır. İçtihat alanında, farklı yorumlar zenginliğimizdir. Gel gör ki bugün, çağdaş, modernist, gerici, yobaz, tarihselci, gelenekçi gibi çağ dışı, insanlık dışı ve Kur’an dışı kavramlarla Müslümanlar sınıflara bölünmüş, desene fitne sarmış her yanımızı. Müslümanlar kategorize edilmiş, işportaya arza sunulmuştur. Desene Piyasa İslam’ı, câri İslam güneşi doğmuş sandılar. Tali yolları otoban mı sandık bilemiyorum. Desene zifiri karanlık sarmış her yanımızı, İslam’ın gerçek güneşini de göremiyoruz. İslam dinince ötekileştirme tevhide bir isyandır bilesiniz.

Bilim erbabının bu fitneye kucak açması ne kadar da acıdır. Desene mürekkep cehalet, sarmış her yanımızı. Medya karşısında biri diğerini tekfir ediyor. Halkın karşısında kapatılması zor, derin yaralar açıyor. Sanki Galatasaray, Beşiktaş, Fenerbahçe ve Trabzonspor maçı yapılıyor. Seyircinin prim desteği de alınıyor. Yüzbinler, bu talihsiz şahısların din algısıyla imanlarına fesat katıyor. Bir üslup hatasıdır ki Müslümanlar arasında makas açılıyor. Oysa her çiçeğin balı, her toprağın gülü farklıdır bilesiniz. Bir üslup da tutturamadık.

Oysa Müslümanlar, günahımız ve sevabımız bizimdir. Müslümanlık yuvamız yıktılar. Öyle ki güya her birey ve gruplar, Allah için yola çıkmışlardı. Allah’a götürmeyen yolu neyleyim. Yeter ki kör olacak kadar âşık olmasınlar. Hak kendisine hatırlatılınca düşünsün, tefekkür etsinler. Ancak sarhoş olanları da uyarmak bir nimettir bilesiniz.

Oysa Kur’an, Peygamber, kimlik, devlet, bayrak birdir. Bunlar hepimizin değerleridir. Ulemamız bizim ulemamızdır. Sevabıyla günahıyla Türkiye’mizin değerleridir. Düşünce üretiminin önüne geçilmemelidir. Düşüncede istibdat insanlığa zulümdür. İslam'ın önünde bilmeden kütük ve set olmayalım. Üretim, üretim yine de üretim diyelim. Bizlerin ürettikleri, Allah için olmalıydı. Üretimde de Allah'ın rızası aranmalıydı. Üretilen ürün piyasaya sürülmeliydi. Ürün pazara sürülsün, piyasası oluşsun bakalım.

Uzman ekiplerden piyasa denetçileri oluşturulsun. Üretilene Pazar’da erbaplarınca değer biçilsin. Diyanetimizin önderliğinde piyasa uzmanları, ürünleri, ortak akıl, şura ile icma ile ümmet için en doğru olanı belirlesinler. Bu karara hepimiz saygı duyalım. Budur işte ehlisünnet ve’l cemaat yolu ve yöntemi. Yoksa hadis gereği yolları yedi zira mı yapalım. Kâbe’ye himarla mı gidelim. Ehlisünnet algısı gereği yolları 5 metre mi yapalım, savaş için at mı biriktirelim. Ehlisünnet çağının giysi modeli de değildir bilesiniz. Kimi ehlisünnet deyince, kavramdan hareketle sünnet yolu kabul etmiş, kimi de fıkıh kitaplarına uymayı doğru kabul etmiştir. İşin mahiyeti hakkında hiç düşünülmemiştir bilesiniz.

TAASSUBUMUZ

Ramazandan sonra ne yapmalı? İnanç dünyamızı nasıl inşa edebiliriz? Ramazandan sonra ne yapmalı? İnanç dünyamızı nasıl inşa edebiliriz?

Müslümanları, Batılılardan ayıran ne zekâları ve kabiliyetleridir ne de çalışkanlıklarıdır. Her bir insanda bu istidat ve kabiliyetler mevcuttur. Bu meziyetleri imanla tahsiniyat vermek elbette işin kamçısı olsa gerektir. Bugün ilerlemeye mâni olan illetimiz ise tenkide ve özgürlüğe düşman olmamızda yatmaktadır. Tek kelime ile ifade etmek istersek TAASSUBUMUZDADIR.Yıllardır tenkide tahammül göstermeyen insanların milletimizi sürüklediği bataklıklar ortadadır. Özgür ve yaratıcı fikri tenkide tahammül göstermeyen bu insanlar, bilimi de katletmişlerdir. Bilim adamları hakaret gördüğü memleketlerde kalemlerini hep kırmışlardır. Kabuğuna çekilmişler ve pikniğe gitmişlerdir.

Sonuçta taassupluk inadıyla Müslümanlık yuvamızı perişan etmişlerdir. Tenkitten korkmayınız. Yeryüzünde en zararlı fikir, tenkitten geçirilmeyen fikirlerdir. Kabul edilmelidir ki sizden başka belki daha da iyi nasları anlayan veya düşünenleriniz çıkacaktır. Fikirlere saygı duyulmalı ve serbestçe münakaşa edilmelidir. Fikirler, bahçeler ve ekinler gibi boy atsınlar korkmayınız. Ortak akılla sağlam fikirler terakkimize önderlik yapacaktır bilesiniz. Ehlisünnet yolunun ve yönteminin icrası da ancak bu şekilde gerçekleşecektir.

Ehlisünnet, Peygamberimiz (sav) vefat edince ümmetin dağılmaması için izlenilen bir yöntem ve bir yoldur. Doğruyu bulma yöntemi ve yoludur. Yönetimde doğrunun arayışıdır. Şia doğruyu bulmak için, yönetenin ehlibeytten olması gerektiği ilkesini benimsedi. Biz ehlisünnet ve’l cemaat ilkesini benimsedik. Yani müçtehitlerin veya Müslümanların ortak aklının doğruyu yakalamada esas alınması gerektiğini savunduk. Peygamber masumdu, gerçek doğrunun tarafı idi. Onun vefatından sonra böyle iki anlayış ortaya çıkmıştır.

Bugün ehlisünnet algısı, Emevilerden sonra bilinçli bir makas değişimine sokulmuştur. Bu gelenek halen devam etmektedir. Yazıktır. Günahtır. Marjinal muhafazakârlıkla Ümmeti Muhammedi perişan ettiler. Niyetleri kötü değilse, basiret noksanlığı diyelim gitsin. Çocuğunu seven ana gece yatağında üzerine düşüp öldürmesi gibi. Sabahleyin ağlayan ana çocuğunu öldürmeyi hiç düşünmemişti. Bugün de durum aynıdır. Ağlamak çözümse gelin hep birlikte ağlayalım. Bugün ehlisünnet algısı, Fırat nehrini geri akıtmak gibi makas değişimine sokulmuştur bilesiniz.

Sonuçta birlikte rahmet, ayrılıkta, azap vardır. Gelin haddimiz olmayan üslubu terk edelim. Herkes bir değerdir. Kendisi gibi düşünmeyen, bilmediğine düşman kesilmesin. Kendi bildiğini mutlak doğru görmek felakettir. Araçlar, amaç yapılmasın. Ataları ve babaları doğruya, ya akıl erdirememişseler? Yine de babalarımızı, atalarımızı bu yolda bulduk mu diyecekler. Farkında olmadan dinin önünde kütük olmasınlar. Bir ışık görünce onu söndürmek için koşmasınlar. Kendi cehaletlerini geçmişin değerlerine kalkan yapmasınlar. Cehaletin tahsiline artık hep birlikte bir  son verelim. Yoksa kalemimizi mi kıralım bilemiyorum. Hep birlikte pikniğe mi gidelim onu da bilemiyorum. Hani derler ya doktor çaresi yok derman arama. Melhem bulamazsın benim yarama. Kim bilir ve kim anlar. Belki bir gün. Saygılarımla. Prof. Dr. Hadi Sağlam

Editör: Mehmet Yaşar Çiçek