Erzincan'da, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarına karşı düzenlenen boykot etkinliği, bu hafta Türkiye Yazarlar Birliği Erzincan Şubesi Filistin kitapları yazarı Nurettin Taşkesen’in katılımıyla gerçekleşti.
Saldırılar sonucunda binlerce çocuk ve kadın hayatını kaybetti ve birçok insan evsiz kaldı. Erzincan halkı, bu durum karşısında tepkilerini göstermek amacıyla bir araya gelerek Filistin özgür kalana kadar boykota devam dedi.
Emperyalist-siyonist kuşatma ve katliama karşı somut adımlar için her hafta Cuma günü saat 18:00’da Erzincan dörtol Kızılay meydanın gerçekleşen boykotta Nurettin Taşkesen konuşma yaptı.
Taşkesen konuşmasında:” Sevgili hemşehrilerim, değerli, misafirler Filistin,Kudüs,Gazze sevdalıları ,Mescidi Aksa sevdalıları hepinize selam olsun Esselamünaleyküm;
Ben uzun yıllardır Filistin Kudüs ,Mescidi Aksa üzerine araştırmalar yapıyorum,kitaplar yazıyorum,ama Gazze olayı bugüne kadar ki hiçbir olaya benzemiyor.
En sonunda düşündüm araştırdım , bu olay bana Çanakkale’yi hatırlatıyor. Çanakkale'de nasıl ki hem Türk Milletinin hem bütün İslam aleminin destan yazdığı ,biliyosunuz , bu destanın belirli 250 bin şehitti, bu dile bir rakam ,1915 yılında 250 bin şehit.
Şimdi Gazzede’de bir destan yazılıyor,muazzam bir destan, bu destanı yazanı çocuklar ve hanımlar 40 bin şehidi yaklaşık yarısı çocuk üçde biri kadın , bu destanı kanlarıyla ve canlarıyla yazıyorlar.
Bu kırk bir şehit kanıyla destanı yazmaya devam ediyorlar.
Biz ne yapıyoruz? Dua ediyoruz boykot yapıyoruz.,elimizden geleni arkamıza koymuyoruz.
Ama o yeterli değil, Ve her şeyden önce bizim bu insanlardan helallik almamız lazım. Ben kitabımda şöyle yazdım. Hakkınızı helal edin çocuklar. Hakkınızı helal edin analar, bacılar. Hakkınızı helal edin aksakallı ihtiyarlar, gelemiyoruz buralara ,bir şey yapamıyoruz.
Sadece dua ediyoruz.,Fatiha okuyoruz ,bizlere hakkınızı helal edin.
Şimdi diyeceksiniz ki böyle toplantılarda, böyle çalışmalarla, konuşmalarla ne oldu?
Ben size kısa hikaye anlatacağım, ama yaşanmış bir olay; Kudüs işgal altındayken Selahattin Eyyubi genç bir asker iken,Halepte bir marangoz bir minber yapıyor,ama çok güzel bir minber sanatlı ahşap oymalı çok güzel bir minber.
Geliyorlar diyorlar ki sen bu minberi niye yapıyorsun? Kime yapıyorsun? Diyor ki ben bu minberi Mescidi Aksaya yapıyorum. Allah ,Allah. Mescidi Aksa işgal altında ,niye yapıyorsun boşu boşuna ,ben diyor bir marangozum yapabileceğim elinden gelen şey sadece budur ,Kudüs birgün mutlaka fethedilecek ,onu fetheden komutan alsın minberi oraya götürüp koysun diyor.
Bu çok büyük zekanın bir hikayedir. Selehattin Eyyubi 1187 yılının iki ekiminde geçtiğimiz günlerde Kudüs'ün fethettiği zaman bu minberi Halep'ten alıyor ve getiriyor. Mescidi Aksa'ya yerleştiriyor.
Peki ne olur sonra ,aradan sekiz asır geçti bakın. Oralar işgal edildi. Ve Mescidi Aksa'da haberiniz vardır mutlaka 55 gününü geride bıraktık.
Ağustos ayında 1969 ‘da bir yangın çıkarıldı asli olarak kundaklama yangını ,bir fanatik yahudi yangın çıkardı.
Bu yangında ne oldu? O sekiz asırlık Selahattin Eyyubi’nin getirdiği o minber tamamen yandı,tamamen tahrip oldu.”dedi.