SOSYAL ADALETİN TEMELİ, İKTİSADİ ADALETTİR.

O halde İslam yeni bir insan modeli mi arıyor bilemiyorum. Bugün insanlık ne bir adil idari düzen kurabildi ne de adil bir iktisadi hayat sürebildi. Keza ne bir adil bir sosyal hayat yaşayabildi ne de adil bir düzen kurabildi.  Böyle bir insan modeli hakikati temsil edemeyeceği ve medeniyeti kuramayacağı anlaşılmaktadır.

Öyle ki İslam dininin yeryüzünde kurmayı hedeflediği medeniyet, insanlığa temel ve genel ilkeler sunmuştur. Bu ilkelerden biri de iktisadi hayattaki adalet anlayışıdır. Bugün iktisadi adalet anlayışı taraflardan biri lehine diğerinin aleyhine bozulmuştur. Sermaye lehine emek aleyhine bozulmuştur. Desene terazi bozulmuş, emek veya sermaye dengesi kurulamamıştır. Öyle kiemek sömürüsüyleköle düzeni hâlâ saltanatını sürdürüyor.

Günümüz dünyasında taraflardan biri lehine, diğerinin aleyhine işlemler de çoğalmıştır. Bunun temel nedeni, madde karşısında, mananın önemini yitirmesi, sonuçta tarafların ekonomik kaygılar ve açlık korkuları artmıştır. Bu çerçevede iktisadi adalet hususunda batı medeniyeti tamamen bir kaza ürünü olup iktisadi anarşi doğurmuştur.

Batı, İslam dünyasından aldığı kurumlarla, kendi kurumları arasında bir sentez yaparak haddi zatında doğru bir başlangıç yapmıştır. Bugün para ve sermaye piyasaları, üretimden çok tüketime, üretim ekonomisinden rant ekonomisine terk edilmiştir. Desene ahlaki ve hukuki olmayan bir yola sapılmıştır. Bugün iktisadi hastalığın kaynağının riba olduğu ileri sürülmüştür. İktisadi hayatın gayıp âlemini, âdete riba ve faiz konusu oluşturmuştur. İktisadi düşünce tarihimiz bize bunu göstermektedir.

Para parayı doğurmaz, üretim parayı doğurur, ilkesi üretmeden yaşamak, oksijen alıp karbondioksit vermek adeta asalaklık kabul edilir. Bugün faizsiz ekonomik düzen olamayacağı algısı, adeta umumi belva” haline gelmiştir. Böylece bir kültür problemi doğmuştur. Kültürler bugün mevsimler gibidirler. Kültür çağları da bugün buiklim kuşaklarına adetabenzerler.

Oysa tarihten bugüne birey ve toplumlar, onurlu yaşamak içinköleliğe ve sermaye sömürüsüne karşı çıkmışlardır. Ancak Müslümanlar bugün, özgüvenlerini kaybetmişlerdir. Özgüvenlerini kaybeden birey ve toplumlar, başarılı olmaları mümkün değildir. Keza Müslümanlar, objektif olan bilim ve araştırmayı terk etmişler, adeta taklidi bir çözüm yolu olarak benimsemişlerdir.

Oysa medeniyet, sosyal hayatta insanların davranış kalitesidir. Düne göre bugünün iktisadi yapısı değişmiştir. Bu değişim, klasik dönemin içtihatlarınıdoğal olarak dejenerasyona uğratmıştır. Klasik dönemdekişirket ortaklarının birbirlerini tanımasının gerekliliği, bugün hukuki bir zemine taşınmıştır. Klasik dönem sözlü ve örfî hukuki normlar, bugünmaddi hukuki normlaradönüşmüştür. Sözün senet ve namus kabul edildiği toplumlardan; bugün sözün freninin olmadığı bir topluma evrilmişiz. Keza bugünmükellef değiştiği gibi sosyal ve iktisadi yapı da değişmiştir. Bazı insanlar hâlâ tarihte kaldıklarından sözün hukuki yaptırım olduğuna inanırlar. Maddi norma geçtiğimiz halde, sözle boşamayı da boşama sayarlar.

Öyle anlaşılıyor ki normlaşma, kanunlaşma ve yasa bilincimiz henüz gelişim sürecini tamamlayamamıştır. İnsanların zihinsel gelişim sürecini ve sürümünü yükseltmek mümkün müdür bilemiyorum. Kurumsallaşmanın fark edilemediği toplumlarda bu sorun hâlâ yaşanmaktadır. Bugün sorumlulukların sigortalandığı bir kurumsal yapılanmalara geçilmiştir. Zira hakların zayi olmasının önüne, ancak böyle geçilebilmiştir. Din, bir sorumluluk demektir. Yeryüzünde tek din vardır. Dinler yoktur. O da İslam dinidir. Kuran bunu veciz bir şekilde şöyle dile getirmiştir. Allah katında tek din vardır. O da İslam dinidir. Bugün bazı akımlara kapılarakdinler arası diyalog gibi garip kitaplar da yazılmıştır. Bu da zihinsel gelişim sürecimizi tamamlayamadığımızın bir göstergesi olsa gerektir.

Son dakika! Tunceli'de korkutan deprem Son dakika! Tunceli'de korkutan deprem

Bugün tüzel kişilikler ve fonksiyonları iktisadi ve sosyal hayatta dikkatlerden kaçırılmıştır. Dünyamızda âdete maddi üstünlük, medeni üstünlük gibi algılanmıştır. İktisadi adaletin sağlanmasında yanlış kulvarlara sapılmıştır. Oysa bütün felsefeler insan merkezli olmak zorundadır. Din de insan merkezlidir. Sosyal hayatta, iktisadi adalet, sosyal adaletin temelidir. Sosyal hayatta iktisadi kalkınma bugün su ve ateş kadar önemlidir.

Sosyal hayatta sermaye ve para piyasaları iyi kontrol altına alınmazsa toplumları ya boğar ya da yakıp yok eder. İslam toplumsal hayatta kardeşliği, ekonomik hayatta ortaklığı ilke edinmiştir. İslam’ın iktisadi adaleti, kişiler ve toplumlar arasında dikey yapılanmayı hoş karşılamaz. Saygılarımla. Prof Dr Hadi Sağlam

Editör: Mehmet Yaşar Çiçek