Sosyal inanç nedir? Sosyal hayatta tevhid nedir?

İnsanlık, kurtuluş yolunun, tevhidi ilkenin, sosyal inanç esaslarının pratiğe yansıtılmasından geçtiğine inanmışlardır.

SOSYAL HAYATTA TEVHİDİN TEZAHÜRÜ

اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ اِخْوَةٌ

Bir önceki yazımda tevhidin sosyal hayattaki tezahürü hakkında bir analiz yapacağımı ifade etmiştim. Sosyal hayattaki tevhit ilkesinin pratiğe yansıması ve bir akidevi sözleşme yapılması,bunun inanç sözleşmesi kabul edilmesi, dini toplumsal sözleşme haline dönüşmesi, saadet asrının bir göstergesi olsa gerektir. Bu  tevhit ilkesi, kadın ile erkek, emek ile sermaye, zengin ile fakir, işçi ile işveren, devlet ile vatandaş, efendi ile köle gibi insan olma özelliğinden kaynaklanan, doğuştan kazanılmış ve devredilemez haklarımızın, sosyal ve iktisadi hayatımızda da tevhit terazisinin sosyal hukuk alanında da denk tutulması anlamına gelmektedir.

Sosyal hukuk alanında birey ve toplumların, sosyal güvenliklerinin sağlanması ve topyekûn sulh ve selamete girilmesi, vaad edilen cennet gibi bir dünya yaşanması ancak ve ancak bu ilkenin pratiğe sokulmasıyla mümkün olabilir. Sosyal hukuk alanındaki iman ve inanç ilkelerini terk eden birey ve toplumlar, sosyal hayatta cehennemi yaşarlar. Bu bağlamda sosyal hukuk alanındaki cennet ve cehennemlerini kendileri kurarlar.

Mekke ve Medine Müslümanları bu inanç ve iman ilkelerine şehadet ettiklerinden bu döneme asrı saadet denilmiştir. Hem dünyalarını hem de ahiretlerini / geleceklerini kurtarmışlardır. Bu inanç ve akidevi sözleşme nedeniyle, İslam dinine özellikle fakir ve mazlumlar sosyal hayatta fevç fevç girmişlerdir. Devletler bile kendi bekaları için bu İslam akidesini davet etmişlerdir.  Desene bu dinin tevhit ilkesi, mağdur, mazlum ve gençlerin omuzlarında yükselmiştir. Yine de mağdur, mazlum ve gençlerin omuzlarında yükselecektir bilesiniz.

İnsanlık, kurtuluş yolunun, tevhidi ilkenin, sosyal inanç esaslarının pratiğe yansıtılmasından geçtiğine inanmışlardır. İnananlar, mallarını ve mülklerini bu inanç uğruna infak etmişlerdir. Birey ve toplumlar,önce ilkelerinde tevhit olmuşlardır. Sonra adeta ulvi gayeler uğruna tek beden ve tek vicdan taşımışlardır. Toplumsal birlikte yaşam sözleşmesine adeta secde ederek imza atmışlardır.Bu toplumsal sözleşmeyi, akidevi ilke yaparak bu tevhidi sözleşmeye iman etmişlerdir.

MÜMİNLER KARDEŞTİR

Kendilerinden daha faydalı insanlar ölünce de keşke ben ölseydim diyebilecek kadar kardeşlerinde yok olmuşlardır. اِنَّمَاالْمُؤْمِنُونَاِخْوَةٌ Müslümanların kardeş olduğundan değil de müminlerin kardeş olduğundan bahsedilirken; güçlü bir akidevi mesaj verildiğinin de farkına varmışlardır. Bu ayete tevhit ilkesiyle birlikte bakıldığında, toplumsal birlikte yaşam projesinin inşası için, bir akidevi toplumsal vicdanla ancak ve ancak oluşturabileceğine inanmışlardır. Bu kardeşlik ilkesine iman, toplumsal sözleşmenin çimentosu yapılmıştır. Bu çimento tevhit suyuyla adeta yoğrulmuştur.

Kardeşlik çimentosu ancak tevhit suyuyla karıştırılıp yoğrulursa, sosyal hukuk alanında birlik ve beraberlik sağlanacağına inanılmıştır. Vahiy projesinin birlikte yaşam ilkesinin temel taşı, kardeşlik ilacının tevhit suyuyla mezcedilmesi, biz insanları ancak ve ancak maddi ve manevi hastalıklardan kurtaracağına iman edilmiştir. Allah’ın istediği, Peygamberimizin uyguladığı şekilde tevhidin iman ilkesini pratiğimize hâkim kılamazsak; boşuna yorulacağımız görülmektedir. Desene teorik ve pratik hayatımıza tevhidi ilkemizi hâkim kılamazsak; rotasını kaybetmiş,  esen rüzgâra göre yol alan ve sürüklenen bir gemi gibi  Müslümanlarıbir bataklıktan bir bataklığa sürükleneceği anlaşılmaktadır. Sonuçta belki de engin kayalara çarpıp yok olmayla karşı karşıya kalınacaktır.

Öncelikle iman projesinin icrasının sağlıklı olup olmadığının gözden geçirilmesi gerekmektedir. Bu vahiy projesinin tatbikindeki hatalar denetlenmelidir. Projeye uygun toplumsal sözleşme akidesinin pratik sosyal hayata tatbikinin ulema ve umera tarafından denetlenmeli ve sosyal hukuk alanında pratiğe sokulmalıdır. Ancak ulema ve umera bozulmuş ve yozlaşmışlarsa genç ve temiz vicdanları er meydanına davet ediyorum.

YÜREĞİ TEMİZ GENÇLER

Peygamberimizin Ey Ensar dediği gibi yüreği temiz gençler seccadelerinizi alıp yollara düşmelisiniz. Tevhit ilkemizin projesini ilk dönemlerde sizler inşasını temin ettiniz ve ayağa kaldırdınız. Bugün de tevhit projemizin icrası sizleri beklemektedir. Cenneti kazanmak isteyen gençler...! Er meydanına...!

Dinimizi, hamaset meydanına döken, oluşturdukları birlikteliklerle müntesiplerini bir bataklıktan diğer bataklığa sürükleyen, akıl çapı dar, bir dönemin akıl çapıyla konuşan ve ahkâm kesen, kendini putlaştıran, modern putçuluğa selam veren, dini adeta nefis atına binmiş, etrafına kamçı sallayarak ilerleyen, korku kültürü ile manevi ticaret yapan, bakışı bulanık ve biçare imdat bekleyenlerden sizler kurtaracaksınız.

مِنَالْمُؤْمِن۪ينَرِجَالٌصَدَقُوامَاعَاهَدُوااللّٰهَعَلَيْهِۚفَمِنْهُمْمَنْقَضٰىنَحْبَهُوَمِنْهُمْمَنْيَنْتَظِرُۘ

İnsanlığın kurtuluş reçetesi nedir? İnsanlığın kurtuluş reçetesi nedir?

Öyle ki bu gençliğin alınlarında secde izlerine rastlarsınız. Müminlerden öyle erler vardır ki Allah'a verdikleri ahde sadakat gösterdiler. Kimi sözünü tuttu kimi de beklemektedir. Onlar, ahitlerini hiç değiştirmediler. Bu gençlerin…” bazısı bastığı toprağa secde ile imza atıyor, bazısı da atmayı bekliyorlar. Yürekleri tefessüh etmemiş genç yiğitler. Cennetin kendilerine aşık olduğu gençler…! Sizlere ağır imtihan düştüğünün farkında mısınız?

Dönüşü olmayan bu yolda manevi bir sesin sizleri tekraren göreve çağırdığına inanıyorum. Göklerden gelen kararın projesinin tatbikatında sizlerin memur olarak atandığınıza inanıyorum. Sizlerin yaşanabilir bir dünya kurma kararına imza atacağınıza inanıyorum. Tevhidi birlikte yaşam projesinin tatbikatının icrası sizleri beklemektedir. Bu vahiy projesinin  dünya hayatında icrası sizleri beklemektedir. Gençler sizlere Allah’ın selamı var. Sizlere Resulünün selamı var. Sizlere mazlum ve mağdurların selamı var. Sizlere Gazze halkının da selamı var. Bu selama cevap vermeyecek misiniz? Mağdurlar ve mazlumlar sizi bekliyorbilesiniz. Saygılarımla. Prof. Dr. Hadi Sağlam

Editör: Mehmet Yaşar Çiçek