1191 yılında bu topraklarda hükümdarlık yapmış tarihe adını yazdırmış önemli kadın kahramanlardan biri. TDV İslâm Ansiklopedisi’nin çeşitli kaynaklardan derlediğine göre işte Mama Hatun:
Malazgirt zaferinden sonra Anadolu’da kurulan Türk beyliklerinden biri olan Saltuklular’dan II. İzzeddin Saltuk’un kızıdır. Uzun süre idareyi elinde bulunduran ağabeyi Nâsırüddin Muhammed’in ardından 587’de (1191) Saltuklu Beyliği’nin başına geçti. Ağabeyi ve yetişkin yeğenleri varken Mama Hatun’un bir kadın olarak başa geçmesi, eski Türk hayatında kadının toplumdaki yerini müslüman olduktan sonra da koruduğunu göstermektedir. Mama Hatun Arap kaynaklarında “Erzurum sâhibesi” olarak gösterilmektedir.
Selâhaddîn-i Eyyûbî Suriye’den kuzeye doğru yayılma politikası takip ediyor, Türkmen beylerini itaat altına almaya çalışıyordu. Bu maksatla yeğeni Meyyâfârikīn hâkimi Takıyyüddin Ömer’e görev verdi. Takıyyüddin, Ahlatşahlar’a ait topraklardaki Hani’yi 587’de (1191) işgal etti ve Ahlatşah Seyfeddin Begtemür’ü yenilgiye uğrattı. Bundan cesaret alarak Ahlat üzerine yürüyüp şehri kuşattıysa da başarılı olamadı. Geri dönüp yine Begtemür’e bağlı Malazgirt’i kuşattı. Malazgirt mancınıkla dövüldüğü sırada Mama Hatun askerinin başında Takıyyüddin Ömer’e yardıma geldi. Çevreden de katılmalar olmasına rağmen kuşatma uzun sürdü. Takıyyüddin Ömer’in 19 Ramazan 587’de (10 Ekim 1191) vefatı üzerine kuşatmaya son verildi.
Hükümdarlığı konusunda ilk yıllarla ilgili bilgi bulunmamakla beraber Mama Hatun’un son dönemlerde yeğenleriyle iktidar mücadelesi içinde olduğu anlaşılmaktadır. Mama Hatun, muhtemelen başına gelecekleri tahmin edip korkuya kapıldığı için 597’de (1201) Eyyûbî Hükümdarı el-Melikü’l-Âdil’e haber göndererek nüfuz ve itibar sahibi bir kimseyle evlenmek istediğini bildirdi ve bu konuda kendisine yardımcı olunmasını rica etti. el-Melikü’l-Âdil, Nablus Eyyûbî Valisi Fârisüddin Meymûn el-Kasrî’ye Mama Hatun ile evlenmesini, ayrıca onun ülkesini de yönetmesini tavsiye eden bir mektup yazdı. Teklifi kabul eden Meymûn el-Kasrî, evlenmek için gerekli hazırlıkları yaparken Mama Hatun’un tahttan uzaklaştırılıp hapsedildiğini, yerine yeğeni Alâeddin Melikşah’ın geçtiğini öğrendi. Mama Hatun’un bundan sonraki hayatına dair bilgi yoktur.
Güçlü, yetenekli ve ihtiraslı bir kadın olan, Erzincan ve Tercan’da hakkında menkıbevî mahiyette hikâyeler anlatılan Mama Hatun (Kara, s. 50-51) siyasî faaliyetleri yanında önemli tarihî eserler de bırakmıştır. Erzincan’ın Tercan (eski adı Mamahatun) ilçesindeki kervansaray, mescid ve hamam bunlardandır. Türbesi de bu ilçededir. Yörenin birinci derecede deprem kuşağında olmasına rağmen bu eserlerin günümüze kadar gelmiş olması inşasına ne kadar itina edildiğini göstermektedir (bk. MAMA HATUN KÜLLİYESİ). 1050’de (1640) Tercan’a gelen Evliya Çelebi buranın Tercanlı Ali Ağa’nın zeâmeti ve müslüman bir köy olduğunu, “azize” diye nitelediği Mama Hatun’un Akkoyunlu (doğrusu Saltuklu) padişahlarından birinin “yıldız gibi temiz” kızı olup türbesinin ziyaret edildiğini, nakışlı ve uzunca mermer sanduka ile türbeye yakın bir cami ve bir hamamın bulunduğunu, yedi yıl sonraki gelişinde ise köyün 100 hâneden 200 hâneye çıktığını, “bir hayır sahibi kadın” diye andığı Mama Hatun’un tahsis ettiği vakfa ait gelir kaynaklarına el konulduğunu, bu yüzden sahipsiz kalan imaretin harabe olmaya yüz tuttuğunu belirtmektedir (Seyahatnâme, II, 202, 374).
MAMA HATUN KÜLLİYESİ
Kümbet, kervansaray, hamam ve camiden oluşan külliye, Erzurum ve çevresinde hüküm süren Saltuklu Beyliği’nin başına 587’de (1191) geçen II. İzzeddin Saltuk’un kızı Mama Hatun tarafından Erzurum-Erzincan kervan yolu üzerinde Tercan’da (eski adı Mamahatun) yaptırılmıştır. Dilimli bir gövde ve külâha sahip Mama Hatun Kümbeti, onu kuşatan yuvarlak çevre duvarı ile birlikte Anadolu’da başka örneğine rastlanmayan bir plan şeması ve mimari özelliğe sahiptir. Kümbetin üzerindeki kitâbeden anlaşıldığına göre mimarı Ahlatlı Ebü’n-Nemâ b. Mufaddal’dır. Bu âbidevî mezar yapısı birbirinden farklı iki kısımdan, kümbetten ve çevre duvarından meydana gelmiştir. Batı tarafında, taçkapının bulunduğu yaklaşık 13,50 m. çapındaki çevre duvarının iç yönünde on üç sivri kemerli niş yer alır. Girişin solunda içinde çeşme bulunan ilk nişin içi mukarnaslı üç dilimli sivri kemere sahiptir ve kemerin her iki yanında üzüm salkımlarından oluşan bir süsleme vardır. Diğer nişlerin altı tanesinde yer alan sandukaların da Mama Hatun’un yakınlarına ait olduğu sanılmaktadır. İç duvarların sade düzenine karşılık asıl süsleme batıya açılan taçkapıda toplanmıştır. Yapılan restorasyon sonucunda bozulan kısımlar işlemesiz taşlarla örülmüş ve süslemeli bölümlerden pek az bir kısmı günümüze ulaşabilmiştir. Bu kompozisyondan anlaşıldığına göre taçkapı nişinin yer aldığı dikdörtgen bölümü iki yandan iki ince uzun sivri kemerli niş sınırlandırır. Bu kemerlerin iç ve dış yüze bakan kenarlarını sekizgenlerin birbirini kesmesiyle oluşan dörtlü düğüm motifleri süslemektedir. Bundan sonraki süslemesiz ilk bordürü izleyen ikinci bordürde, kırık hatlı dikdörtgenlerin kesişmesiyle oluşan düzende orta bölümlerde birer yatık altıgen düğümlenmiştir. Sivri kemerli kapının köşeliklerindeki boş alanlara birer gülbezek yerleştirilmiştir. Kûfî yazıyla İhlâs sûresinin yer aldığı sivri kemer ikişer sütuna oturur. Sütunlardan birer tanesi, altı köşeli yıldız motiflerine ve altıgen şekillerden oluşan geometrik süslemeye sahiptir. Bu sütunların mukarnaslı başlıklarının hemen üzerinde ve kemerin iki tarafında birer daire içine yerleştirilmiş beş kollu yıldızlarda Allah, Muhammed, Ebû Bekir, Ömer, Osman ve Ali isimleri yazılıdır. Bu düzenlemenin üstünde yer alan ve birbirine düğümlenen yuvarlak hatlı baklavalardan oluşan bir friz taçkapı nişinin içini dolaşmaktadır. Frizin üzerinde kapının mukarnas kavsarası bütünüyle rûmî, palmet motifleri ve geometrik bezemelerle doldurulmuştur. Mukarnaslı kavsaranın alt kısmında çiçekli kûfî karakterinde diğer bir kitâbe yer almaktadır. Bu kitâbe hizasında taçkapının iki yan nişi üzerinde ve yine bitkisel bir zemine yerleştirilmiş olan kitâbelerde kümbetin mimarının ismi geçmektedir.
Çevre duvarının merkezinde yer alan iki katlı kümbet, üst köşeleri pahlanarak sekizgene dönüştürülmüş kare kaide üzerinde dilimli gövdeye ve külâha sahiptir. Mama Hatun’un sandukasının bulunduğu, dört basamakla inilen, çapraz tonoz örtülü mumyalık kısmı kare planlıdır. Kümbetin silindirik gövdesi, aralarından ince kaval silmelerin geçtiği sekiz yarım yuvarlak dışbükey dilimlerden oluşmuştur. Yapının gövdesini üstten biri düz, diğeri dilimli şekilde işlenmiş iki silme sınırlar. Gövdenin üzerini örten külâh yapının dilimlerini izler biçimde silmelerle hareketlendirilmiştir. Kümbetin basık kemerli kapısının dikdörtgen bordüründe palmet motiflerinden oluşan ince bir friz yer alır. Bu kapının üstündeki kitâbelik boş bırakılmıştır. Yapının iç kısmı da dış gövde gibi dilimli olarak düzenlenmiştir. Bu bölümlerin kaval silmeleri kubbe ortasında birleşerek kaburgalı bir görüntü oluşturur. Yapıyı aydınlatan mazgal pencerelerin etrafında bazı süslemeler vardır. Pencerelerden kuzeydeki, çeşme nişinde olduğu gibi üzüm salkımları ile süslenmiştir. Diğer pencerelerde de tam ve yarım palmet motifleri yine palmet-rûmîlerle dolgulanmıştır. Aral gölünün doğusunda Tagiskent’te milâttan önce VI-IV. yüzyıllara tarihlenen eski Hun mezar anıtlarında Mama Hatun Kümbeti’nin plan özellikleri görülmektedir.
Yapılar topluluğunun önemli bir parçası olan kervansaray XIII. yüzyıl başında yapılmıştır. Eş odaklı kervansaraylar grubuna giren yapı, 51 × 51 m. ölçüleriyle bu gruptaki yapılar arasında (diğerleri Alara Han, Ashâb-ı Kehf Hanı) en büyük olanıdır. Kare planlı yapı tamamen kesme taştan inşa edilmiştir. Dış duvarlar dört köşede silindirik kuleler, cephelerde yarım silindir veya dikdörtgen kesitli payandalarla takviye edilmiştir. Doğu cephesinin ortasında dışarıya taşkın bir taçkapı yer almaktadır. Taçkapının köşelerinde birer sütunçe ve iki yanda birer niş vardır. Basık kemerli kapıdan ulaşılan iç mekânda ortadaki geniş avlunun etrafında odalar, eyvanlar ve bu mekânların kuzey ve güney kesiminde yapının uzunluğuna yerleştirilen birer ahır bölümü bulunmaktadır. Doğu yönünde, kapıdan girilince kısa bir koridor üzerinde sağda ve solda üzerleri sivri kemerli tonoz örtülü dikdörtgen odalar yer alır. Bunlar servis mekânlarına ayrılmıştır. Buradan orta avluya kuzey-güney doğrultulu, ahır kısımlarına geçişi olan, ayrıca avluya da sivri kemerli beş açıklıkla bağlanan bir koridorla ulaşılır. Avlunun kuzey ve güney kenarlarına beşer oda ve birer eyvan sıralanmıştır. Batıda ise ortadaki daha büyük olmak üzere sivri kemerli tonoz örtülü üç eyvan ve bu eyvanların her iki tarafında dikdörtgen birer mekân yer almaktadır. Ahırlar sivri beşik tonozla örtülmüş ve belirli aralıkta kemerlerle desteklenmiştir. Böylece kervansaray ahır bölümü, girişteki ve avludaki odalarla birlikte ortadaki avlu dışında tamamen sivri kemerli tonozlarla örtülmüştür.
Kümbetle kervansaray arasındaki dikdörtgen planlı hamam küçük ölçülerdedir. Batıda sivri kemerli tonoz örtülü dikdörtgen bir soyunmalık mekânı vardır. Mekânın ortasında altıgen bir havuz bulunur. Kare planlı ve kubbeli ılıklık bölümüne sahip yapının sıcaklık bölümü de dikdörtgen planlı olup bir tonoz ve bir kubbeyle örtülmüştür. Batıda kare planlı ve kubbeli, güneyde dikdörtgen planlı ve sivri kemerli tonoz örtülü iki halvet mekânı bu sıcaklığa bağlanmaktadır. Doğu yönünde ince uzun dikdörtgen ve tonoz örtülü külhan yer alır. Hamam yakın zamanda onarım geçirmiştir. Külliye yapıları arasında zikredilen cami tamamıyla değişikliğe uğramış ve yıkılan yapının yerine yeni bir cami inşa edilmiştir.
Külliyenin yakınında yer alan ve Kötür Köprüsü olarak da bilinen köprü, kervansaraya ulaşımı sağlayan bir konumda olduğu için Mama Hatun’a mal edilmektedir. Eski bir fotoğraftan, harap haldeki köprünün ayakları ve iki baştaki birer kemeri sağlam olmak üzere sekiz kemerli açıklıklı olduğu anlaşılmaktadır. Günümüzde tabliyesi tamamen yıkık, ayakları da onarımlarla değişikliğe uğramış bir durumdadır.