“Temel memleketine misafir gelen arkadaşını gezdiriyormuş. Yolları köyün mezarlığına düşmüş. Mezar taşının üzerinde bir tabanca dikkatini çekmiş arkadaşının.

Bu nedir?

O şu demaktur uşağum; Bi gişiyi vurdi sonra vuruldi!

Az ilerdeki mezar taşının üzerinde iki tabancayı görür arkadaşı sorar.

Bu nedir?

O da efenum, vurdi vurdi vuruldi.

Ya şu üç tabancalı olan?

Şoyle, vurdi vurdi vurdi vuruldi.

Bunda niye tabanca yok?

 -Ha o mi? O ne vurdi ne vuruldi, adam değiludi da!”

İnsanoğlunun birbiriyle didişmesi ve dünyayı bölüşememesi daha ilk yaratılan nesilde başladı. (Habil-Kabil Olayı)

Sonrasında gelişen olaylar, kurulan medeniyetler de bu hastalığı durduramadı. Aksine daha da artırdı.

Oysa Yaratıcı çok şey istemiyordu. Biraz sevgi, biraz merhamet, biraz kanaat ve şükür. Hepsi bu.

Şairin deyimiyle, çok abarttık ve kıymetlendirdik bu dünyayı; oysa bu tarlayı ekip biçip gidecektik. (C. Zarifoğlu)

Bize kalmayacak dünya için bize kalacak günahlar biriktirdik. (Malcolm X)

Yine şairin deyimiyle;

“Nedir bu kavgamız, nedir bu telaş

Ömür dediğimiz biter yavaş yavaş

Üç günlük dünyanın her şeyi fani

Bir hoş seda, muhabbet kalır arkada”

Çok değil, savaşa ayrılan bütçenin onda biri barışa harcansa dünya daha güvenli ve yaşanılır bir dünya olurdu herhalde.

Dünyayı cennete çevirmesi için misafir olarak gönderilen insanoğlu, ev sahibi gibi davranarak türdeşlerine dünyayı dar etmeye çalışıyor.

Dünyanın bir han, kendisinin de yolcu olduğunu unutan kimi insan, zamanla ne hikmetse hancı gibi davranmaya başlıyor.

Bir de bunu siyonistlerin yaptığı gibi din ve kutsal üzerinden yapmaya kalkınca korkunç bir vahşet ortaya çıkıyor.

Oysa dinlerin temelinde öldürmek değil yaşatmak vardır.

Semavi dinlerin çıkış noktası, insanın yaratıcısına ve yaratılanlara karşı sorumlu davranmasıdır.

Kutsal Kitabımıza göre, bir insanı öldüren tüm insanlığı öldürmüş gibidir. Bir insanı ihya eden de tüm insanlığı ihya etmiş gibidir. (Maide/32)

Bütün bu gerçekler ortadayken insanoğlu neden kan döker?

Temelin ‘vurdi vurdi vuruldi’ fıkrasında olduğu gibi, bir başkasına yönelttiği silahın önünde sonunda kendisine yöneleceğini bile bile neden silaha sarılır?

Aşırı özgüven mi dersiniz?

Aşırı hırs ve tutku mu?

İletişimsizlik mi?

Cehalet mi?

Bağnazlık ve önyargı mı?

Yoksa hepsi mi? 

Ne dersiniz?

11.10.2024

İHSAN ÜNLÜ