Bilgiye erişim araçları, günümüzde neredeyse son raddeye ulaşmıştır desek abartmış olmayız.

Bilgiye erişim araçları, günümüzde neredeyse son raddeye ulaşmıştır desek abartmış olmayız.

Öyle ki, her gün yeni bir buluş, yeni bir kolaylık, yeni bir teknolojik gelişme, insan ruhunu, insan heveslerini etkisi altına alıyor…

Günümüzün “amentü”sü değişmiş desek te aykırı bir laf etmiş olmayız zira;

İslâmın inanç esasları, bir Müslümanın nasıl ki “olmazsa olmaz” düsturları olmalı ve dinini hayatın merkezine alarak yaşaması gerekli ve zorunlu ise,

Modern toplumun da, internet, sosyal medya ağları, akıllı cep telefonları, bilgisayarlar hayatının “âmentüsü”nü teşkil etmekte…

Ve bu âmentüden asrın müteşâbih ve modernist Müslümanları da nasibi almış görünüyor…

Kim ne derse desin, elinden akıllı telefonu alınmış bir modern toplum ferdinin yaşama vesilesi olan bütün damarları iflas etmiş gibidir.

Hayatında hiçbir sosyal davranışa değer vermeyen, sosyalite kültürü sıfıra inmiş modernist bir ferdin sosyal medya platformları ile olan bağını kesin, bunalıma girmemesi, çılgınca haller sergilememesinin hiçbir garantisi yoktur.

Bilgisayardan, tabletten, telefondan mahrum bırakılan bir erkek ya da kız evladın anne-babaya saygısı kalmayacağı gibi, normal ve ilkeli bir yetişme, hayata atılma, istikbâl için umut sayılabilecek hiçbir beceri ortaya koyabilme yetisine sahip olmayan israf edilmiş evlatlar çıkacaktır karşımıza…

Artık internetsiz hiçbir meselede çözüm ve başarı ortaya koyamayacak kadar internet ve sosyal medya bağımlısı bir toplum olup çıktık…

Nesil, bütün bilgiyi/ilmi/irfânı internet vasıtasıyla elde etmeye çalışıyor.

İnternet ve özellikle YouTube kanalı aracılığıyla şekillenen bir toplum…

Herkes konuşuyor, tartışıyor, anlatıyor, yaftalıyor, iftira atıyor, sorguluyor, yozlaştırıyor…

Herkes kesiyor, biçiyor, ölçüyor, kopyalıyor, yapıştırıyor, yakıştırıyor, yaklaştırıyor, uzaklaştırıyor…

Kurmuş kendisine bir YouTube kanalı, “kanalıma abone olur musun lütfen” diyor.

Kazara, bilmediğin bir kanala abone olsan, belanı bulmak için ilk adımı atmış oluyorsun.

Herkes kendini, işini, kimisi eşini, fikirlerini, ibadetlerini, haylazlıklarını orada sergiliyor ya da pazarlıyor…

İyi kötü, ne arasanız var. Bilgi ve hikmetin en zirve noktasına da erişmek mümkün, seviyesizliğin, bayağılaşmanın en derin çukurlarına inmekte…

Gelin görün ki, nefis olabildiğince kötülüğü emrediyor. Kur’an-ı Kerim;

“Ben nefsimi temize çıkarmam, çünkü Rabbimin merhamet ettiği hariç, nefis aşırı derecede kötülüğü emreder. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Yûsuf; 12/53) mübarek ayetiyle bize bu durumu tarif ediyor.

Nefse hoş ve kolay gelen sefih olandır ve kötülüktür. Nefse zor ve sevimsiz gelen ise izzetli olandır, iyiliktir, yüceliktir. Ama nefs tavrını şeytandan yana korsa, varacağı yer cehennem çukurudur.

Önceden bir altyapıya, temel kaynak bilgilerine sahip bulunmayan gençler, yaşı biraz daha ilerlemiş olanlar hidâyet bulma (doğruya erişme, sahih dini bilgiye erişim, isabetli karar verme vb.) adına ya deist oluyorlar, ya ateist. Ya feminist, ya sosyalist, ya komünist… Ya Yahudi, ya Hristiyan, ya bilmem ne fraksiyon…

Bir tek Müslüman olma, Müslüman kalma, Müslümanca ölme kararlılığına erişemiyorlar.

Siz internet ve sosyal medya aracılığıyla hidayet bulan, Hakk’a erişen, sahih ve sağlam bir inanç ve amel bütünlüğüne ulaşan birine rastladınız mı hiç? Ben rastlamadım.

Öyleyse denilebilir ki, iyilik ve hayır adına bu mecralarda vakit kaybetmek/öldürmek, kısacık dünya hayatında esasen çok ta tercih edilecek bir tavır olmamalı.

Hayat hızla tükeniyor ve tekrarı yok. Zevklerle, nefsin arzularıyla, şeytanın kandırmacalarıyla, politik kandırmacalarla, hız ve haz tutkusuyla ve daha bilmem nice boş şeylerle o kadar çok oyalandık ki…

Ahiretimizi, ebedî hayatımızı kazanmaya fırsatımız olmadı,

Demeden önce…

Önden bir şeyler hazırlayıp göndermenin gayretine düşmeli, bununla dertlenmeli, hayatımızın merkezine artık hidayetimize vesile olacak şeyleri yerleştirmeliyiz.

Allah bizleri buna muvaffak kılsın.