MEVLANA VE YUNUS’UN RUHUNU KATLETMİŞ, UMÛMÛ’L BELVÂ OTOBÜSÜNE BİNMİŞ GİBİYİZ.
Bugün savaşlarda yıkamadıkları ruhları, Müslümanlar arasında ihtilaflar çıkararak yıkıyorlar.
& Umûmu'lbelvâ, zor ve meşakkatli durumlardan dolayı normal zamanlarda meşru olmayan fiillerin meşru kılınması halidir.
& Müslümanlar, TOGG arabasıyla yolculuk yapmak yerine umûmu'lbelvâ otobüsünü daha çok sevmiş görünüyorlar.
& Bu bağlamda bugün İslam dünyası adeta hasta bir vücuda benzetilebilir.
& Öyle ki İslam toplumlarında ruhlar birbirinden ayrılmıştır.
& Keza aynı toplumlarda bile Müslümanlar arasında beden ve ruhlar birbirine saldırıyorlar.
& Bugün Müslümanlar Kâbe’nin etrafında birlikte dolansalar da ruh birliği ve beraberliğini sağlayamadılar.
& Bugün Müslümanların adeta ruhu ölmüş, bedeni dolaşmaktadır.
& Yaşayan ölü gibidirler.
& Bunun sebebi de Kur’an’ın özü olan İslam ahlakının kaybedilmiş olmasında yatmaktadır.
& Oysa bugün Müslümanlar dinin geleneksel ritüellerini dikkatlice yapsalar bile bu ibadetleri onları dürüstlüğe taşımamaktadır.
& Bu ritüeller Müslümanları fuhşiyat ve münkerattan alıkoymamaktadır.
& Desene ibadetler yozlaşmışsa insanları ıslah etmez, dejenere eder.
& Keza ibadetler şekilde kalmış manası terk edilmişse insanları iflah da etmez.
& Bugün toplumsal hayatta her türlü şer ve fitne kendini mübarek gösteriyor.
& Öyle ki dini hayat sadece maddi şekle ve hareketlere büründürülmüştür.
& İbadetlerde ruh terk edilmiş, şekilde kalınmışsa yozlaşma başlamış demektir.
& Ruh ancak merhametle huzura kavuşur ve kurtuluşa erer.
& Merhamet dünyasına ayak basmamış, aşkı yaşamamış kalbin huzuru da olamaz.
& Desene kalbe selam vermeyen akıl görevini ihmal etmiştir.
& Öyle ki akıl adeta direksiyon kalp ise motor gibidir.
& Akıl güneş olmadan önünü göremez.
& Sonsuzluğa götüren yolunu bulamaz.
& İnsan ruhuna selamet veremez.
& Güneşi esas aldığımız müddetçe akıl mürşidimizdir.
& Akıl insanı sonuçta ilahi ilhamın eşiğine götürür.
& Aşkın asıl mabedinin divanında kendisinin selametini dilendirir.
& Oysa akıl tarihten bugüne içtihat kapısının kapatılmasıyla adeta zincire vurulmuştur.
& Bu zincir İslam'ın toplumsal hayatını meflûç etmiştir.
& İnsanlığa ruh ve hayat olan İslam, aklın zincire vurulmayla da meflûç olmuştur.
& Putperestler ve yabani gelenekler bu meflûç vücuda çullanmışlardır.
& Her yönden Müslümanlar, İslam’ı dünya hırsı ve emellerine araç olarak kullandılar.
& İslam’ın ebedi saadet ideali yerine onu araç yapan bir dünya saltanatına dönüştürmüşlerdir.
& Böylece Müslümanlar, İslam’ın ruhunu kendi varlıklarında erittiler.
& Şeytani izahlar geliştirerek de aynaya bakıp başkalarını suçladılar.
& Hz. Osman’ın öldürülmesiyle buna daha da tavan yaptırdılar.
& Bugün Müslümanlar arasında bir ruh inkılâbının yapılması zorunludur.
& İslam’ın ruhunu yaşatan adeta Sahabeler yerini, kaideci, şekilci, lafızcı taassuba bıraktılar.
& İslam’ı söz ve lafızda bırakıp özü terk ettiler.
& Abbasiler döneminde bu taassup çeşitli lügatlerle ve yazdırılan eserlerle daha da koruma altına alınmıştır.
& Öyle ki Emeviler ve Abbasiler döneminde Ebu Hanife'yi zincire vuruldular ve hapsettiler.
& Şartlandırılmış ve koşullandırılmış beyinlerle zamanla babalarımızı ve atalarımızı biz yolda bulduk dedirttiler.
& Dini savunanlar adeta dinin önünde kütük oldular.
& Desene Müslümanlar zamanla Mevlana ve Yunusun ruhunu da katlettiler.
& Öyle ki İslam’ın kısa süren baharı kendine bağlananlar tarafından insanlık davasından uzaklaştırdı.
& Bugün bizlere Emeviler’den başlayarak bugüne kadar gelen İslam’ın gerçeğinin tanımayacak kadar değişmiş bir İslam mirası bıraktılar.
& Bunu, izledikleri sosyal siyasetlerle bu sosyal gerçekliği fark ettirmediler.
& Öyle ki suyun akışının kaynağını kavramlara yükledikleri anlamlarla değiştirdiler.
& İslam’ın tren yolculuğunda adeta makas değişimi yaptılar.
& Amaçların yerine araçları koydular.
& Sıratı müstakim olan otoban yolculuğunda yeni tali otobanlar açtılar.
& Değerlerimizi adeta erozyona tabi tuttular.
& Kur’an’ın ses, okunuş ve lafzına itina gösterirken; içerisindeki mesajına o manada önem veremediler.
& Hiçbir toplum, umumiyet kesp etmiş günahlarının bedelini ödemekten yakayı kurtaramaz.
& Çünkü toplumsal cinayetler, umumi bela ve felaketleri netice verir.
& Bu, dini bir vaaz değil; tekerrürlerle dolu tarihin ibretlik bir dersidir.
& Müslüman coğrafyalarda baş gösteren her bir krizin faturasını İslam'a kesen ve bunu laikliğe methiye vesilesi yapan zihniyetle; aynı krizleri, İslam'ı savunmak kastıyla şirin göstermeye gayret eden zihniyetin ortak noktası, gözü kör bir "bağnazlık" ve katıksız bir "aptallık" gibi durmaktadır.
& Güneşin doğmasını beklerken; bakın şimdi üşüyoruz.
&اَلَّذ۪ينَاِذَٓااَصَابَتْهُمْمُص۪يبَةٌۙقَالُٓوااِنَّالِلّٰهِوَاِنَّٓااِلَيْهِرَاجِعُونَۜ Saygılarımla. Prof Dr Hadi Sağlam