1 Mayıs günü ne anlama geliyor? Emek sömürüsü nedir? 1 Mayıs günü ne anlama geliyor? Emek sömürüsü nedir?
& Çalışmadan başkasının sırtından asalak yaşamak, yaşamak değildir.
&  Kendini akıllı sanıp insanları kandırarak sömürmek, çalışmadan insanların sırtından geçinmek bir tür ribadır.
& Desene oksijen alıp karbondioksit vermek gibi üretmeden yaşamak bir tür ribadır.
& Bu nasıl dünya.
& Kendine yapılmasını istemediğin her iktisadi gelir bir tür ribadır.
&  Üretmeden tüketmek işte budur riba.
& Mağdur ve mazlumun alın teri, emek sömürüsüdür riba.
&  Mazlumun ah edişidir riba.
& Zerre riba arşı titretir bilesiniz.
& Yetmiş küsur riba vardır yine de bilesiniz.
& Sadece paradan para doğması değildir riba.
& Haksız her kazanç, batıl her bir sebeptir riba.
& Her türlü haksız kazanç, haram bir lokmadır bilesiniz…!
& Bu haram lokma ile yaşamak, yaşamak değildir.
& Yine ancak hak ettiğin, alın terin olan  senindir bilesiniz.
& Hak etmediğin senin değildir, ribadır bunu da bilesiniz.
& Ailesini haram lokma ile besleyen insanın vay haline!
& Kavramlar ah bu kavramlar.
&  Haksiz kazanç icin Türkiye’de faiz, Arabistan’da fayda, Mısır’da fazla, Özal nema, Allah (cc) ise riba kavramını kullanmıştır.
& Riba ayeti, en son inen ayetlerdendir.
& Mücmeldir.
& Bunun için Hz. Ömer, “ keşke riba ayetini Hz. Peygamber (sav) açıklayıp da öyle gitseydi ” demiştir. 
& Kur'an kesin bir ifade ile câhiliye fâizi, borç fâizi veya ribe'n-nesie denilen vade karşılığında alacağın miktarının artırılması şeklindeki fâizi yasaklamış, sünnet de bu yasağı teyit etmiştir.
& Vade sebebiyle tahakkuk ettirilen fazlalığın haramlığı hususunda ihtilaf bulunmamaktadır.
& Buna ilave olarak sünnet, bazı ticârî işlemleri ve mübâdele şekillerini de yasaklamıştır.
& İslâm hukuk literatürde bu tür işlemler, ribe'l-fazl veya alış veriş fâizi adıyla anılır.
& K. Kerim’de "Allah ticâreti helal, ribâyı haram kıldı" ayeti genel manada ribânın açıkça yasaklandığını bildiren bir nasstır.
& Bu ayetin pratik hayata yansımasına baktığımızda farklı uygulamalara rastlamaktayız.
& Ancak bilginler, ribânın şümûlü ve hukukî sonuçları üzerinde ihtilaf etmişlerdir.
&  Kamu ve özel hukuk alanında neyin riba neyin değildir, dün olduğu gibi bugün de tartışılmaktadır.
& Klasik kitaplarımız, efendi ile köle arasında riba cerayan etmez dediler.
& Keza baba ile oğul arasında da riba cerayan etmez dediler.
& Karı ile koca aradında riba cereyan etmez dediler.
& Devlet baba ile vatandaşı arasında riba cereyan eder mi bilemiyorum?
& Riba’yı biz sadece bankaya yasladık.
& Hayatın her alanında farklı elbiseler giyerek riba kol geziyor bilesininiz.
& Kur'ân'ın, ribâ ile ticâret arasındaki ilişkiye değinerek ticaretin helal, ribânın haram olduğunu bildirmesi de dikkat çekicidir.
& Çünkü ticâret üretken olup toplumda emeğe ve sermayeye dengeli bir pay verir, paranın akışını hızlandırır, belli istihdam imkanları ortaya çıkarır.
& Ribâ ise, üretken değil tek taraflı çıkar sağlayan bir sömürüdür.
& Eşit ve iki taraflı risk taşıyan ticâret ile eşitsiz ve tek taraflı risk taşıyan ribâ arasında önemli bir mahiyet farkı vardır.
& Aslında sabit bir oran ve miktar olan ribâ, sermayenin verimliliğine sınır koymakta, onu çoğu zaman kısa vadeli yatırımlara yönlendirmekte, emeğin üretimden yeterli pay almasını önlemektedir.
& Bunun için İslâm, sermayenin üretim ve kârdan sabit bir pay alarak bütün risk ve sorumluluğu emeğe yüklemesine karşı çıkmış, sermayenin payını değişken bir oran üzerine oturtarak emek sermaye arasında makul bir denge kurmuştur.
& Fâiz kavramı ise bir üst kavram olup ribâ kavramından daha geniştir.
& Her riba faizdir, fakat her faiz riba değildir dediler?
& Bir tohum ekersin her başağında belki yüz hatta yedi yüz alırsınız.
& Faiziyle rahmetin ikramıyla gelir elde edersiniz.
& Arafattan bir sel gibi günahlardan temizlenip fâiz duygularla Müzdelife’ye akıp gidersiniz.
& Cenneti görenler ise fâiz sevgisiyle kurtuluşa koşup giderler.
&  Her faiz bizlerin bildiği faiz değildir demek ki...
& Buradaki faiz bir sevgi ve bir aşktır.
& Faiz yetmiş küsurdur.
& En küçüğü annesiyle nikâh kıymak kadar kötüdür.
& Kimi edimler arasındaki dengesizlikten elde ettiği fahiş gelirle, faiz geliri elde eder ki buna hukuk dilinde gabn denir.
& Kimi işçinin emeğinin karşılığını vermeyip faiz geliri elde eder ki buna da emek sömürüsü denir.
& Kimi fakirin hakkı olan zekatı vermediğinden faiz geliri elde eder ki buna da mazlumun hakkının zayi olması denir.
& Kimi de malının niteliğini yanlış beyan ederek faiz geliri elde eder buna tağşiş  denir.
& İltimas ve torpille göreve getirilen memurun aldığı para haksız bir kazanç olup faiz geliri elde etmiş olur mu bilemiyorum?
& Dini duyguları sömürerek, çıkar ve menfaat sağlayan her türlü imtiyaz ve gelirler ribadır, haksız kazançtır bilesiniz.
& Demek ki faiz hayatımızın her alanında kendini gösteriyor.
&  Öyle ki haksız kazanç, sebepsiz zenginleşme batıldır.
& Bunun için Aristo, Sokrates, Eflatun, Yahudilik, Hristiyanlık ve İSLAM haksız kazancı yasak etmiştir.
& Kamil ve ortak akıl da bunu onamıştır.
& Hiç bir Müslüman ribay’a helal diyemez.
& Diyen ya aklını yitirmiş ya da kasıtlıdır.
& Amerikan kıtası çoktan keşfedildi.
& Bugünün Müslümanlar, haksız kazancı sadece bankaya tahsis ettiler.
& Haksız gelirin bir ayağı, paradan para kazanmaktır.
& Paradan para kazanmak, ahlaki değildir.
& Ancak ve ancak üretimden gelir elde etmek meşrudur.
& Geri kalan atmış dokuzu piyasa içerisinde fakat kimsenin kılı kıpırdamaz.
& Sömürü ve haksız kazanç her tarafımızı kaplamıştır.
& Tuz kokmuşsa yapacak bir şey yok demektir.
& Emek ve sermaye dengesini kuramayan toplumlar, barışı da sağlayamazlar.
& Toplumsal barışın sağlanması bu ekonomik dengenin kurulmasına bağlıdır.
& Bu Rahmani bir yasadır.
& Kavramlar bizi yanıltmasın.
& Günes üflemekle sönmez, aydinlik göz yummakla dinmez.
& Özde buluşalım, söz de değil. Saygılarımla.
Kaynak: Haber Merkezi