Doğrusu maddi ve manevi temizlik. Öyle ki bu menzil uzağa benziyor galiba.
İslam dininin birinci emri okumak, öğrenmek ve öğrendiğiyle amel etmektir.َّاِقْرَأْبِاسْمِرَبِّكَالَّذ۪يخَلَقَۚأ Yaradan rabbinin adıyla OKU.يَٓااَيُّهَاالْمُدَّثِّرُۙ. قُمْفَاَنْذِرْۙ. وَثِيَابَكَفَطَهِّرْۙوَالرُّجْزَفَاهْجُرْۙوَالرُّجْزَفَاهْجُرْۙ“Ey örtüsüne bürünen kalk ve uyar. Sadece Rabbini yücelt. Elbiseni temiz tut. Şirkten uzak dur.”Desene İslâm’ın ikinci emri temizliktir. Rabbimiz bize böyle buyurdu.
Peygamberimiz de “temizlik imanın yarısıdır” dedi. Maddi ve manevi temizlik… Öyle ki elbiseniz kirlenirse yıkarsınız, lekelenirse temizlemeye verirsiniz. Suya, sabuna ve paraya kıymazsınız. Bilirsiniz ki su, sabunla kiri çıkartır. Oysa kirli ve yırtık elbise ile halkın huzuruna çıkamazsınız. Utanma duygunuz ölmüşse, utanmazsınız. Hani var ya “Allah’tan utanmazsan dilediğini yap.” Bir gün yaptıklarında mutlaka hesaba çekileceksiniz.
Vicdanlarımız kirlenmişse ne yaparız? Araplar tarihte haram aylar icat ettiler. Bu aylarda savaşmama kararı verdiler. Bu aylarda savaşmanın büyük günah olduğuna inandılar. Kur’an’da Arapların bu örf ve âdetini, genel kabullerini onaylamıştır. İşte bu aylar ve diğer özel aylar daha çok vicdanları temizleme aylarıdır. Örneğin; genellikle ramazan ayı adeta günahları yakma ayı, tövbe etme ayı olarak bilinir.
Bugün kin, nefret, gıybet, adam kayırma, adaletten ayrılma, sû-i zan gibi her türlü kalbi hastalıklarımızın temizliği için ne yapmalıyız. Her aylarda olduğu gibi bu aylar da daha çok Allah deme aylarıdır. Muhasebe aylarıdır. Tarihte bu yerleşik kurallara uymayan toplumlar ve aşiretler uğursuz kabul edilirdi.
Bu aylarda Hz. Ömer olmazsa da “kurt koyuna saldırmaz” bunu bilesiniz. Ramazan ayı adeta “Müslüman’ın haram bölgesine girdiği ay” olarak kabul edilmiştir. Öyle ki bu ay huzur ve barış ayıdır, günahlardan kurtulma ayıdır. Bu aya yetişip de bayramda beratını alamamak ne kadar da acıdır. Rabbim beraat edenlerden eylesin. Bugün makineleriniz bile yılda bir kez olsun boş çalışması istenmektedir.
Öyle ki makine yıkama programınız bile üçe ayarlanmıştır. Her kumaşı aynı ısıda, aynı ayarda yıkayamazsınız. Her hastaya ayni narkozu veremezsiniz. Temizlik deyip geçmeyin. Sade maddi temizlik değil ki, bir de manevi temizlik vardır. Ey insan kişinin iyi elbisesi sen şaşırtmasın. Günah pazarında tüccarlık yaparak kefenin kalitelisini artırmayasın. İyi kefen sahibine fazilet kazandırmaz bunu bilesiniz. Bu ay, kıbleden esen rüzgârın müjde getirdiği bir aydır bunu da bilesiniz.
Hiç pis ile temiz bir olur mu? Suya sabuna dokunma denmiştiniz. Bilesin ki su, sabunla kiri çıkartır. Hiç gece ile gündüz bir olur mu? Bu ayın Kur’an ikliminde vücut iklimimizi de değiştirelim. (TEMİZ BİR BEDEN, TEMİZ BİR GİYSİ, TEMİZ BİR ÇEVRE, TEMİZ BİR KOKU, TEMİZ BİR DÜNYA, DESENE MADDİ TEMİZLİK. TEMİZLİK İMANDANDIR. )
Bugün Müslümanların en fazla dikkat etmesi gereken ilkelerden biri de temizliktir. Ölüm gelmeden, bedenimizi ve ruhumuzu temizlemeliyiz. Sade beden temizliği gel gör ki dertlerimize derman olamadı. Ama yine de beden ve elbise temizliği işlerin başında gelir. Her Müslüman hafta da mümkünse duruma göre en az iki kere bedeninin ve elbisesinin temizliğine dikkat etmelidir. Abdest, gusül, hayız, namaz, oruç, zekât ve hac ibadetlerinin her biri manevi temizlik ilaçlarıdır. Temizlikte yapılması gereken özen göstermelidir. Dişlerinin fırçasından, tırnağına, bedenine, elbisesine ve temiz kokuya kadar sürünmelidir. Allah güzeldir, güzel olanı sever. Camiye öyle koşup güzel gelmelidir. Hani derler ya soğan sarımsak kullananlar, camideki durumları hoş karşılanmaz. Bir de sigara içenlerin camideki durumları daha da gariptir.
Camilerimizin temizliği olabildiğince önemlidir. Bastığın yere ayağını koyup rabbi için secdeye kapanan kişinin, secde makamının temiz bir mekân olması ne kadar da güzeldir. Öyle ki medeniyetin kendisi temizlikle başlar. Bunun için büyüklerimiz temizlik adabına büyük önem vermişlerdir. Kitaplarımız hep temizlik bahsiyle yazılmıştır. Beş vakitte suyu akan Fırat’ı adeta bahçemizi bağlamışız. Oysa bugün insanımızın çorabı veya takkesi Fırat’a düşse belki de Fırat’ı bulandırır. Camilerin temizliği bu anlamda ayrı bir problemdir. Hele birde tuvalet kültürümüz var ya. Bir milletin medeniyeti tuvaletten belli olur. Hele şu tuvaletler konusunda desene sınıfta kaldık. Bu maddi temizlik için ciddi bir proje geliştirmenin zamanı geldi de geçmektedir. Camilerin temizliği için de aynı kanaatteyim. Desene bu duruma Haliç’in Simonları gibi alıştık. Ne olmuş ki diyenleri duyar gibiyim.
(TEMİZ BİR NİYET, TEMİZ BİR KALP, TEMİZ BİR VİCDAN, TEMİZ BİR YÜREK, DESENE MANEVİ TEMİZLİK, DÜŞÜNCE DÜNYAMIZIN TEMİZ OLMASIDIR.)
Manevi iklimlerde vicdanlarımızı da temizlemeliyiz. Vicdan temizliği de her müminin asli görevidir. Tek kanatlı kuş uçmaz bunu bilesiniz. Ruhumuzu manevi değerlerimizle sulayalım. Bunun için bilgi ve eğitim elbette ki şarttır. Tarihteki tasavvuf mektepleri, ruhun terbiyesiyle meşgul oldular. Tasavvuf, Allah’ın boyasının adeta insan üzerinde görülmesidir. Tasavvuf, manevi bir terbiyedir. Tasavvuf biliminin lügati da farklıdır. O rızayı ilahiyi hedefe koyan, ibadetle nefsi eğiten, Allah’ın hükmüyle yöneten bir kurumdur.
Tasavvuf erbabı, halk için de hak ile gezen, sevgi ve aşk yurduna hicret eden bir yürek sahibidir. Tasavvuf erbabı, aşkın değerlerin güneşiyle yol alan, Hz. Muhammed’in yoluna postu seren, söven elsiz, dövene dilsiz gezen âşıklardır. Tasavvuf erbabı, İsmail gibi teslimiyete boyun uzatan, topak gibi mümbit gül bitiren insanlardır. Manevi terbiye almış bu insanlar, insanlık bahçemizin gülleridir. Mevlanalar, Yunuslar, Yeseviler yoludur. Bugün bu değerlerimiz ne yazık ki yozlaştıkça yozlaştı.
Bilimden uzak, rant peşinde koşan, sopa sallayıp gönül yıkan, yüzleri dost, özleri düşman, kendilerine Müslüman topluluklar türedi. Peygamber ve Sahabe uygulamasından kopuk, şan ve şöhret, makam ve mevki, lüks ve şatafata yönelmiş, bir baston, bir hırka dönemi paydos denilmiştir. Postun altı su almıştır. Bugün sözde tasavvuf mektebi özde mafya odakları haline gelip insanları tedirgin ettikçe ediyorlar. Bir de yetmedi devletin kurumlarını istilaya yönelip itibarlarını artırmaya çalışıyorlar. Asli vazifelerini terk etmiş görünüyorlar. İnsanlığa hizmet için çıkılan yolda leş kavgası veren bu sözde gruplar, bugün milletin umudu olmaktan çıkmış, kendilerine Müslüman olmuşlardır.
İnsanlık olarak tasavvufi bir ortamın manevi kültürünü ne kadar da özledik. Bilimle taçlanan, ok atana gül sunan, karanlığa nur saçan, âşık gönülleri ne kadar da özledik. Zira kalpler, ancak Allah’ı zikirle huzur bulur. Namaz, oruç, zekât ve hac gibi tüm ibadetler, kalbimizdeki kirleri temizleyen sabun ve su misali manevi dünyamızın âb-ı hayatıdırlar.
Tasavvuf, aşkın değerleri virane kalbimize hâkim kılıp cehri veya hafi meydanlar üretmek, haftalık veya aylık manevi aşk meydanlarında dertlilerin sazı ve sözüyle, deflerle ruhumuza gıda takviyesi yapmaktır. Bugün günahkâra ok atmak yerine, günahkârı gül bahçesine davet zamanıdır. Tövbe için hiçbir aracıya gerek yoktur bunu bilesin. İslâm’da canlı ve cansız her türlü aracı ret edilmiştir. Güneş ve ay ortadadır. Her gün güneş yeniden doğar. Güneş ve ay gibi Allah ve Resulü insanlığa bir rahmettir.
İlminden ve yaşayışından örnek alabileceğiniz kandiller, asla Allah ve Resulü kategorisine yükseltmeyesin. Allah korusun, şirk dünyasında hak güneş ve ay misali Allah(c.c) ve Muhammed (sav) sevmeye ve sevilmeye layıktır. Allah ve Resulünün sevgisini, canlı cansız putlara yönlendirmek gizli bir şirktir bunu bilesiniz.
( İNSANLARA BAK Kİ BEDENİ ÖLENE AĞLIYORLAR, YÜREĞİ ÖLENE AĞLAMAZLAR. DESENE FELAKET GÖNÜLDEKİ VİRANEDEDİR. ŞİRKTEN UZAK ALLAH’A GÜZEL KUL OLMA MÜCADELESİ VERELİM. DESENE MADDİ VE MANEVİ TEMİZLİK SENİN ASLİ GÖREVİNDİR. )
Saygılarımla.
Prof Dr. Hadi SAĞLAM