İSLAM HUKUKUNA YÜRÜRLÜK SAĞLAYAN HANEFİ YÖNETMELİĞİ (İSTİHSAN)
İslam hukukunun yürürlüğünü, İmam Azam “istihsanla” sağlamıştır. İstihsan, çağlara göre değişmeyen genel kurallarla, şartlara ve zamanlara göre değişen özel normların pratik göstergesidir. İmam Şafi, kıyası genişleterek İslam hukukuna yürürlük sağlarken; İmam Malik istıslah yöntemiyle İslam hukukuna yürürlük sağlamıştır. Her bir imam, problemlerin çözümünde, farklı kavramlar kullanmışlardır. İmam Malik, dinin onda dokuzu istihsandır derken; İmam Şafi, istihsanı akla göre din koymak olarak nitelemiştir. Desene kavram savaşları o gün başlamıştır.
İstihsân; İslâm hukuk tarihinde Hanefi hukuk ekolü tarafından geliştirilen ilk rey çeşitlerinden biridir. Kelime olarak “bir şeyi güzel bulmak” anlamına gelmektedir. Bu yöntem, ilk defa İmam Ebu Hanife tarafından kullanılmıştır. İstihsân, ortaya çıkan problemlerin kıyas yoluyla çözmeye çalışıldığında, problemin çözülmesi yerine daha da güç hale gelmesi veya daha farklı bir zorluğun çıkması söz konusu olduğunda açık kıyas hükmünün terk edilmesi işlemidir.
Kıyasın başka bir türü olarak da adlandırılan istihsânla, bir meselenin benzerlerinde uygulanan genel hüküm, o meseleye dair özel bir delil sebebiyle terk edilebileceği gibi genel kuralın katı bir biçimde uygulanmasının sıkıntıya yol açması, kamu yararına aykırı düşmesi gibi hallerinde de genel kural terk edilip dinin genel ilke ve amaçlarının da yardımıyla kendine özgü ve istisnai çözümler üretilebilmiştir. Bu itibarla istihsân, kuralların katılığı ve genelliği ile olayların değişkenliği ve çeşitliliği arasında dengeyi kurmakta ve hukuk felsefesinde hakkaniyet hukuku diye adlandırılan çözümle benzerlik taşımaktadır.
Hz. Peygamber (sav), sözleşme anında mevcut olmayan bir malın satışını yasakladığı halde, selem akdine müsaade etmiştir. Hz. Peygamber (sav), selem akdine insanların ihtiyaç duyması ve bu sözleşmede var olan maslahatın gereği istihsânın cevazına delil göstermişlerdir.
Örneğin, Rasulullah (sav) kişinin henüz maliki ve zilyedi olmadığı bir malı satmasını yasaklamıştır. Malı, ticari amaçlı elinde bulunduran kişiler için anlamlı bulunan bu genel hüküm, istihsal ettiği ürünle geçimini sağlayan çiftçinin ve elinin emeğiyle geçinen zanaatkârın nakit ihtiyacını giderme yolunu kapattığı için Rasulullah (sav) selem ve istisna sözleşmelerine, sözleşmenin konusu hususunda bilinmezlik (garar) mevcutken, yani çiftçinin henüz istihsal etmediği ürünü satmasına ve zanaatkârın kendisine sipariş verilen bir malı imal etmeden ücretini almasına müsaade etmiştir. Yerleşik genel kurala göre ortada olmayan bir şey (ma’dum beyi) hakkında sözleşme yapmak caiz değildir. Ancak selem ve istisna sözleşmeleri, genelde insanların ihtiyaç ve teamülü göz önüne alınarak bir kolaylık ve çıkış yolu sağlanarak istihsânen caiz görülmüştür.
Aynı şekilde İslâm hukukunda benimsenen genel kurala göre bir satım sözleşmesinde mevcut olmayan şeyin yani ma’dumun satımı hukuken geçersizdir. Buna bağlı olarak, tamamen çıkmamış ya da olgunlaşmamış tarım ürünlerinin satımı geçersizdir. Ancak hukuk bilginleri kendi dönemlerindeki yerleşik örf ve teâmüle dayanarak hukukun bu genel hükmüne aykırı olmasına rağmen, karpuz, patlıcan, üzüm gibi ürünlerde bu tür satımı hukuken geçerli kabul etmişlerdir.
Örneğin, toprak sahibi ölmüş ve mahsul henüz yetişmemiş ise varisler araziyi boşaltmasını isteseler bile, bu durumda, kıyasa aykırı olmakla beraber istihsânın sözleşmenin devam edeceğine hükmedilmiştir. Burada, emek sahibinin menfaatini korumak ve zarara uğramasını önlemek için genel kural terk edilerek istihsân yapılmıştır.
Fıkıh kitaplarında belli bir konuda rastladığımız hükümler, o günün fakihleri tarafından günün şartları göz önüne alınarak istinbat edilmiştir. Bugün düne göre mahiyeti değişik olan günümüz komplike olayları için yalnız fıkıh kitaplarına bağlı kalınarak çözüm üretmeye çalışmak çoğu kez sağlıklı netice vermeyebilir. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de özel durum ve şartlar daima hesaba katılmalıdır. Zira istihsân, çağlara göre değişmeyen genel kurallarla, şartlara ve zamanlara göre değişebilen özel normların pratik göstergesidir. Sonuçta istihsânın, İslâm hukukunun günümüz problemlerine dinamizm sağlayabilecek en önemli yürürlük kaynaklarından biridir. Saygılarımla. Prof Dr Hadi Sağlam